Yazı İçeriği

Farklı belirtilere yol açıyor

Demiri ve D vitaminini dışarıdan almalı

Türlerine göre vitaminler

Balığın yağını değil, kendisini tüketin!

Yenidoğan bebekler de tüm vitaminlere ihtiyaç duyar...

Sağlıklı büyüme ve gelişme için beslenmenin yanı sıra yeterli miktarda vitamin-mineral alımına da dikkat edilmesi önem taşıyor. Her yaşta olduğu gibi yenidoğan bebekler de ilk doğduğu andan itibaren tüm vitaminlere ihtiyaç duyuyor. Annesi hamileliğinde dengeli beslenmişse, bu durum bebeğin yeterli vitamin-mineral seviyesine sahip olmasına yardımcı oluyor. Bebeğin doğum sonrasındaki gereksinimi ise anne sütü ya da formül mamayla karşılanabiliyor. Ancak yeterli ve sağlıklı beslense dahi bebeklerin K ve D vitaminlerini dışarıdan alması gerektiğine dikkat çeken Acıbadem Kocaeli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat İmal, “Yenidoğan bebekler, K vitamini açısından risk altında oluyor. Bu vitamin, vücuttaki kanama önleyici pıhtılaşma sisteminin işlev görmesini sağlıyor. Diğer vitaminlerin aksine, hamilelik esnasında anneden bebeğe K vitamini geçişi olmadığından, doğumun hemen ardından 1 mg K vitamini takviyesi yapılıyor. Eğer yenidoğan döneminde gerekli takviye yapılmazsa; bebekte beyin kanaması, göbek kordonu kanaması ve karın içi kanama gibi hayatı tehdit eden durumlar gözlenebiliyor. Yenidoğan döneminde bebeğe ilk verilen vitaminlerden biri de D vitamini. Besinlerin D vitamini içeriği düşük olduğundan, bebeklerin bu vitamini dışarıdan alması gerekiyor. Sağlıklı bir bebeğin bir yaşına gelene kadar günde 400 IU, sonrasında ise günde 600 IU D vitamini kullanması önem taşıyor. Üç yaşına gelene kadar buna devam ediliyor” diyor.


Farklı belirtilere yol açıyor

Yenidoğanlarda en sık D vitamini ve demir eksikliğiyle karşılaşılıyor. Kırmızı kan hücrelerinin akciğerlerden dokulara oksijen taşınmasından kasların oksijeni depolamasına ve kullanmasına dek birçok işleve yardımcı olan demir, büyüme ve gelişme açısından da büyük önem taşıyor. Demir eksikliği tedavi edilmediğinde çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimi olumsuz etkilenebildiği gibi kansızlık da görülebiliyor.

Çocuklarda sık görülen ancak fark edilmeyen demir eksikliği anemisi; halsizlik, güçsüzlük, deride solukluk, iştahsızlık, çabuk yorulma, huzursuzluk, dil üzerinde yaralar, üşüme, sık enfeksiyon geçirme, çarpıntı, davranış problemleri, okul başarısında azalma, toprak, kil gibi besin değeri olmayan maddelerin tüketilmesi gibi semptomlara yol açabiliyor.

D vitamini eksikliğinde ise özellikle aşırı kafa terlemesi, bıngıldağın geç kapanması ya da geniş kalması, dişlerin geç çıkması, oturma ve yürüme gibi motor becerilerin gelişmemesi, halsizlik, iştahsızlık, kaslarda ve kemiklerde güçsüzlük hissi, göğüs kafesinde misket benzeri yuvarlak bezelere rastlanabiliyor. Beraberinde bacaklarda parantez şeklinde görünüme ve raşitizme de neden olabiliyor.

Demiri ve D vitaminini dışarıdan almalı

Vitamin-mineral açısından vücudun ihtiyacını karşılamada beslenmenin rolü yadsınamaz! Dolayısıyla normal büyüyen ve sağlıklı beslenen çocuklarda vitamin takviyesine ihtiyaç duyulmuyor. Ancak pek çok ebeveynin, çocuğun yeterli beslenip beslenmemesine ya da gelişim durumuna bakmaksızın vitamin takviyesi yaptığına dikkat çeken Dr. İmal, “Dengeli beslenmenin, vitamin-mineral ihtiyacını ortadan kaldırdığını unutmamak gerekiyor. Buradaki tek istisna, besinlerde yeterli miktarda olmadığı için bir yaşına kadar demir, üç yaşına kadar da D vitamini desteği alınması” diyor.

Türlerine göre vitaminler

Vitaminler, suda ve yağda eriyenler olmak ikiye ayrılıyor. B ve C vitaminleri suda eriyenler; A, D, E ve K vitaminleri ise yağda eriyenler grubunda yer alıyor. Suda eriyen vitaminler, gereğinden fazla alındığında idrar yoluyla vücuttan atıldığı için genellikle sorun oluşturmuyor. Ancak yağda eriyen vitaminler vücutta depolandığından toksik etki oluşturarak, yarar yerine zarar verebiliyor. Çocuklarda özellikle yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin aşırı depolanması sonucunda çeşitli sağlık problemleri görülebildiğine dikkat çeken Dr. Murat İmal, şu bilgileri veriyor: “Ülkemizde yanlış kullanımlara bağlı D vitamini zehirlenmesi oldukça sık gözleniyor. Kusma, kabızlık, idrar miktarında artış, vücutta sıvı kaybı, kas güçsüzlüğü, tansiyon yüksekliği ve ritim bozukluğunun yanı sıra idrarla kalsiyum atılımı arttığı için böbrekte kalsiyum birikmesi ve buna bağlı böbreklerde taş oluşumu söz konusu olabiliyor. Bu sorun, böbrek yetmezliğine varabilen sonuçlara yol açabiliyor. Dolayısıyla doktor tavsiyesi dışında D vitamini ya da buna ek multivitamin ilaçlar kullanmak sakıncalı olabiliyor. A vitamini de gelişigüzel takviye edildiğinde zarar verebiliyor. Dokularda birikerek iştahsızlık, büyümede yavaşlama, cildin kuruyup çatlaması ve sararması, karaciğer ve dalağın büyümesi, kemiklerde ağrı ve artmış kafa içi basıncı ise vücutta yüksek doz A vitamininin oluşturduğu problemler arasında yer alıyor.”

Balığın yağını değil, kendisini tüketin!

Balık yağı takviyelerinin çocuk sağlığı açısından önemli olduğu uzun yıllardır gündemde. Ancak Dr. Murat İmal, balık yağının ilaç formu yerine, balık tüketimiyle alınmasının daha sağlıklı olacağını düşündüğünü belirterek, “Omega 3; vücutta üretilemeyen, dışarıdan alınması gereken bir yağ asidi. Genellikle balık yağından elde edilen bu yağ asidi ayrıca keten tohumu, ceviz, semizotu, Brüksel lahanası, kuru fasulye, nohut gibi gıdalarda da bulunuyor. En çok somon, uskumru, ton ve sardalya gibi yağlı balıklarda bulunan Omega-3 açısından anne sütü de doğal bir kaynak! Anne karnından itibaren yeterli miktarda Omega-3 alınması, bebeğin zeka gelişimi ve görme yeteneği açısından önem taşıyor. Okul çağında ise çocukların zihinsel gelişimlerinde önemli rol oynayarak, başarılarını arttırıyor. Günlük Omega-3 alımının 1-3 gram olması gerekiyor. Haftada iki-üç kez balık tüketen birinin, bugünlerin her birinde 1 gram Omega-3 aldığı düşünülüyor” diyor.