HIV / AIDS Nedir?
AIDS , Acquired Immune Deficiency Syndrome’un (Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kısaltmasıdır. HIV virüsünün neden olduğu AIDS hastalığı , bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve yaşamı tehdit eder. Yanlış bilinenlerin aksine, HIV pozitif olan her kişide AIDS oluşmamaktadır.
HIV virüsüne karşı geliştirilen Antiretroviral ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi hasar ciddi görmeden enfeksiyonlara karşı savaşabilir, yani vücut direnci düşmez. HIV bulaştıktan sonra ilaç tedavisine ek olarak "kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine" göre AIDS oluşmayabileceği gibi, 5-15 yıl ya da daha sorasında oluşma ihtimali de vardır.
Dünyada ve Türkiye’de HIV Görülme Sıklığı HIV günümüzde tüm dünyada yaygın olan bulaşıcı bir enfeksiyondur. 2023 yılı sonu itibarıyla, dünya genelinde yaklaşık 39.9 milyon kişi HIV ile yaşamaktadır. Bu kişilerden yaklaşık 1.4 milyonu çocuk (0-14 yaş) ve 38.6 milyonu yetişkindir . Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, HIV pozitif kişilerin %77'si antiretroviral tedavi almaktadır. Ancak, bu tedaviyi alan kişilerin oranı kadınlarda daha yüksek olup %83 iken, erkeklerde %72 civarındadır.
"AIDS nasıl bulaşır" sorusunun cevabı olarak vakaların yaklaşık %50'sinin cinsel yolla bulaştığı, bu vakaların %71'inin ise heteroseksüel cinsel ilişki yoluyla bulaştığı rapor edilmiştir. Yeni HIV enfeksiyonlarının sayısı, 1995 yılında zirve yapmış ve o tarihten bu yana %60 oranında azalmıştır. Ancak, 2023 yılında bile 1.3 milyon kişi HIV ile enfekte olmuştur.
Türkiye'de ise 2023 yılına dair spesifik veriler güncellenmemiş olmakla birlikte, 2018 yılında HIV pozitif tanısı alan kişi sayısı 2199 olarak bildirilmiştir ve bu kişilerin %83'ü erkektir. Tanı alan kişilerin büyük bir kısmı 25-29 yaş aralığındadır. Yıllar bazında Türkiye’de de HIV vakalarında artış eğilimi gözlemlenmektedir.
HIV / AIDS Neden Olur?
HIV , yani "İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü", vücudun bağışıklık sistemini hedef alarak zayıflatır ve çeşitli hastalıklara karşı savunmasız hale getirir. Virüs, başta korunmasız cinsel temas ve kan yoluyla bulaşır. Enfekte olmuş bir anneden doğum sırasında veya emzirme yoluyla da bebeğe geçebilir. HIV, vücuda girdikten sonra CD4+ T lenfositleri adı verilen beyaz kan hücrelerine saldırır. Bu hücreler, vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasında önemli rol oynar. Virüs, bu hücrelerin sayısını azalttıkça, vücut zararlı mikroorganizmalarla etkili bir şekilde mücadele edemez hale gelir. Bu süreç ilerledikçe bağışıklık sistemi zayıflar ve AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) olarak adlandırılan durum ortaya çıkar.
AIDS, HIV enfeksiyonunun en ileri aşamasıdır ve bağışıklık sistemi ciddi derecede zayıfladığı için kişi çok daha ciddi enfeksiyonlara ve belirli kanser türlerine karşı savunmasız hale gelir. HIV'in AIDS 'e dönüşmesini engellemek için tedavi büyük önem taşır. Antiretroviral tedavi, virüsün çoğalmasını yavaşlatarak bağışıklık sisteminin korunmasına yardımcı olur ve HIV pozitif bireylerin yaşam kalitesini artırır. Bu tedavi sayesinde AIDS gelişimi önemli ölçüde yavaşlatılabilir veya önlenebilir. HIV’in yayılmasını engellemek için düzenli testler, korunma yöntemlerinin kullanılması ve bilinçli davranışlar hayati öneme sahiptir. Eğitim, farkındalık ve toplumsal destek, HIV’in etkilerini azaltmada önemli bir rol oynar.
AIDS Nasıl Bulaşır?
AIDS, insan bağışıklık yetmezlik virüsü (HIV) nedeniyle gelişen bir durumdur. HIV, insan vücuduna girerek bağışıklık sistemine zarar verir ve ilerleyen aşamalarda AIDS'e yol açabilir. İnsanların AIDS hakkında en çok merak ettiği konulardan biri de aids hastalığı nedir ve bu hastalığın nasıl bulaştığıdır. HIV'in bulaşma yolları ve korunma yöntemleri hakkında bilinmesi gerekenler aşağıdaki gibidir.
Korunmasız Cinsel İlişki: HIV (AIDS), genellikle korunmasız cinsel ilişki sırasında bulaşır. Korunmasız cinsel ilişki, prezervatif veya başka bir koruyucu kullanılmadan yapılan cinsel teması ifade eder. HIV taşıyan bir kişi, enfekte olmuş kan, vajinal sıvı, anal sıvı veya oral sıvılar yoluyla virüsü partnerine geçirebilir. Bu nedenle, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmak, HIV bulaşma riskini büyük ölçüde azaltabilir. Ayrıca, cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonlar da HIV bulaşma riskini artırabilir. Bu yüzden, düzenli sağlık kontrolü yaptırmak önemlidir.
Enfekte Kan ve Kan Ürünleri: HIV, enfekte kan ve kan ürünleri yoluyla da bulaşabilir. Bu, kan nakli veya enfekte kan ürünlerinin kullanımı sırasında gerçekleşebilir. Ancak, modern tıp uygulamaları ve kan bankaları, HIV'in kan nakli yoluyla bulaşmasını önlemek için sıkı önlemler almaktadır. Kan bağışı sırasında yapılan tarama testleri sayesinde bu risk oldukça düşürülmüştür. Yine de, özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu tür bulaşma vakaları görülebilir.
Anneden Bebeğe Bulaşma: HIV, enfekte bir anneden bebeğine doğum sırasında veya emzirme yoluyla bulaşabilir. Bu durum, dikey bulaşma olarak adlandırılır. Gebelik sırasında HIV virüsü taşıyıcısı olan anne, hamilelik süresince, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde bebeğe virüsü geçirebilir. Emzirme döneminde ise bu virüs, yaklaşık yüzde 20-30 oranında anneden bebeğe geçebilir.
Doğumun mutlaka sezaryen yapılması ve annenin doğum sonrası emzirmemesi önemlidir. HIV pozitif tedavisine, annede gebeliğinin son üç ayında, bebekte ise doğumdan sonra başlanır. Anneden bebeğe (yatay geçiş) yüzde 35 oranında geçtiği için önlem alınması çok önemlidir. Gebelik planlaması yapan HIV pozitif kadınların, sağlık uzmanlarıyla işbirliği içinde olması ve gerekli önlemleri alması önemlidir.
Paylaşılan İğneler ve Kesici Aletler: HIV, paylaşılan iğneler ve kesici aletler aracılığıyla da bulaşabilir. Özellikle uyuşturucu madde kullanımı sırasında aynı iğnenin birden fazla kişi tarafından kullanılması, HIV bulaşma riskini artırır. Bunun yanı sıra, tıbbi müdahaleler sırasında sterilizasyon kurallarına uyulmadığında da HIV bulaşabilir. Kullanılmış enjektör veya kesici aletlerin tekrar kullanılmaması ve hijyen kurallarına uyulması, bu tür bulaşmaları önlemek için önemlidir.
HIV ve AIDS, hala dünya genelinde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, bireylerin bilinçlenmesi ve korunma yollarını öğrenmesi büyük önem taşır. HIV'in nasıl bulaştığını ve korunma yöntemlerini bilmek, bu hastalığın yayılmasını önlemede kritik bir rol oynar. Her bireyin bu konuda duyarlı olması ve gerekli önlemleri alması, hem kendi sağlığını koruma hem de toplum sağlığını koruma adına gereklidir. Unutmayın, erken teşhis ve etkili tedavi yöntemleri sayesinde HIV ile sağlıklı bir yaşam sürmek mümkündür.
HIV Şu Durumlarda Bulaşmaz
- Aynı sosyal ortamda, odada, okulda, iş yerinde bulunma
- Aynı havayı soluma,
- Hapşırma, öksürük
- Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, dışkı gibi vücut çıktıları
- Tokalaşma, sosyal öpüşme, el ele tutuşma, sarılma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, öpme
- Sağlam deriye kan teması
- Aynı kaptan yemek yeme, aynı bardaktan içecek tüketme, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanma
- Aynı tuvaleti, duş ve musluğu kullanma
- Aynı yüzme havuzunda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak alanları kullanma ve ortak kullanılan havlular
- Sivrisinek ve benzeri böcek sokması, hayvan ısırması. Kedi, köpek gibi hayvanlarla yaşamak.
HIV konusundaki yanlış inanışlar ve önyargılar geçmişte HIV pozitif kişilerin hayatını zorlaştırıp sosyal hayat ve iş hayata katılımını engellerken, günümüzde HIV konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmaları bu önyargıların azalması sağlanmıştır.
HIV / AIDS Belirtileri Nelerdir?
HIV, insan bağışıklık sistemine zarar vererek AIDS’e neden olan bir virüstür. Aids belirtileri, enfeksiyonun farklı evrelerinde değişiklik gösterebilir. Erken evrelerde, virüsün vücuda girmesinden sonra semptomlar genellikle grip benzeri olarak başlar. AIDS belirtileri aşağıdaki gibidir.
- Ateş: HIV’in erken evrelerinde, bağışıklık sistemi virüsle savaşmaya çalışırken vücut sıcaklığında artış görülebilir. Bu yüksek ateş, genellikle düşük dereceli olup uzun süre devam edebilir.
- Baş Ağrısı: HIV enfeksiyonu, sinir sistemini etkileyerek şiddetli baş ağrılarına yol açabilir. Bu durum, vücudun enfeksiyona verdiği tepkinin bir sonucu olarak ortaya çıkar.
- Boğaz Ağrısı: Boğaz ağrısı ve iltihaplanma, HIV’in erken belirtilerinden biridir. Bu, genellikle virüsle enfekte olduktan sonraki birkaç hafta içinde meydana gelir.
- Lenf Düğümlerinde Şişme: Vücudun bağışıklık tepkisinin bir parçası olarak, lenf düğümlerinde şişme görülebilir. Özellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde lenf bezlerinde belirgin büyümeler oluşabilir.
- Döküntü: HIV enfeksiyonunun belirtilerinden biri de ciltte meydana gelen döküntülerdir. Yüz, gövde, avuç içi ve ayak tabanlarında kızarıklıklar ve kabarcıklar şeklinde görülebilir. Bu döküntüler genellikle virüs bulaştıktan sonraki iki ila üç hafta içinde ortaya çıkar.
- Hızlı Kilo Kaybı: Tedavi edilmeyen HIV/AIDS, ani ve ciddi kilo kaybına neden olabilir. İleri evrelerde, kilo kaybı çok belirgin hale gelebilir ve kişinin bağışıklık sisteminin zayıfladığını gösterebilir.
- Gece Terlemeleri: Gece terlemeleri, HIV’in erken dönemlerinde sıkça yaşanabilir. Bu durum, vücudun enfeksiyona karşı verdiği yanıtlardan biridir ve hastaların uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir.
- Kronik İshal: HIV enfeksiyonu, sindirim sistemini etkileyerek uzun süreli ishal problemlerine neden olabilir. Bu durum, özellikle tedavi edilmeyen hastalarda sıklıkla görülür.
- Mide Bulantısı: HIV enfeksiyonu, sindirim sistemi üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir ve bu da mide bulantısına yol açabilir. Mide bulantısı, özellikle virüsün erken evrelerinde veya bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte görülebilir.
- Ağızda ve Cinsel Organlarda Yaralar: HIV, ağızda, yemek borusunda ve genital bölgede yaralara yol açabilir. Bu yaralar, ağrılı olabilir ve günlük yaşamı etkileyebilir.
- Vücutta Mor veya Pembe Lekeler: HIV/AIDS'in ileri evrelerinde, vücutta mor veya pembe lekeler ortaya çıkabilir. Bu lekeler genellikle Kaposi sarkomu gibi ciddi durumların bir belirtisi olarak ortaya çıkar.
- Yorgunluk: HIV enfeksiyonu, hastaların sürekli bir yorgunluk hissetmelerine neden olabilir. Bu, enfeksiyonun bağışıklık sistemi üzerindeki baskısından kaynaklanır ve kişinin günlük aktivitelerini zorlaştırabilir.
- Kısa Süreli Hafıza Kaybı: Sinir sistemini etkileyen HIV, bazı hastalarda kısa süreli hafıza kaybına neden olabilir. Bu durum, beyindeki iltihaplanma ve enfeksiyonlar nedeniyle gelişebilir.
- Mantar Enfeksiyonları: HIV, bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte mantar enfeksiyonlarına daha yatkın hale getirir. Özellikle ağız ve genital bölgelerde pamukçuk gibi enfeksiyonlar sıkça görülür.
- Kalıcı Döküntüler: Virüsün etkisiyle, ciltte kalıcı döküntüler ve irritasyonlar meydana gelebilir. Bu döküntüler genellikle tedavi edilmezse yayılabilir ve kaşıntılı olabilir.
- Fırsatçı Enfeksiyonlar: HIV/AIDS hastaları, bağışıklık sistemlerinin zayıflaması nedeniyle fırsatçı enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelirler. Bu enfeksiyonlar arasında tüberküloz, zatürre, lenfoma, kandida enfeksiyonları ve ensefalit gibi ciddi sağlık sorunları yer alabilir.
HIV/AIDS belirtileri, hastalığın ilerleyişine bağlı olarak değişebilir ve semptomlar kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Erken teşhis ve uygun tedavi, bu belirtilerin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız, bir sağlık profesyoneline başvurarak test yaptırmanız önemlidir. Tedaviyle, HIV pozitif bireyler sağlıklı ve üretken bir yaşam sürdürebilirler.
HIV / AIDS Nasıl Teşhis Edilir?
HIV, bağışıklık sistemini zayıflatarak kişinin sağlığını tehdit eden ciddi bir virüstür. HIV'in teşhisi, genellikle vücutta HIV'e karşı üretilen antikorların tespiti (aids testi) acile yapılır. Ancak bazı durumlarda daha ileri test yöntemleri de kullanılır. AIDS testi , HIV'in varlığını tespit etmeyi amaçlar ve çeşitli test yöntemleriyle yapılabilir. "Aids testi nasıl yapılır?" sorusunun tek bir cevabı yoktur. Hastalığın net tanısı için birden fazla test ve tetkik uygulanabilir.
HIV Testleri
- ELISA testi: HIV teşhisinde en sık kullanılan yöntemlerden biri ELISA testidir. Bu test, vücutta HIV'e karşı üretilen antikorları tespit eder. HIV'in bulaşmasından sonraki 3-8 hafta içinde antikorlar oluşmaya başlar ve bu süreç 3 aya kadar sürebilir. ELISA testi genellikle bu sürecin sonunda yapılır ve doğru sonuç verir.
- Western Blot testi: ELISA testinin pozitif çıkması durumunda, sonuçların doğrulanması için Western Blot testi yapılır. Bu test, daha karmaşık bir yapıya sahiptir ve ELISA testinin sonucunu kesinleştirmek için kullanılır. Western Blot testi, yanlış pozitif sonuçları engelleyerek HIV teşhisini daha güvenilir hale getirir.
- PCR testi: Virüsün genetik materyalini doğrudan tespit eden bir diğer yöntem de PCR testidir. PCR testi, özellikle enfeksiyonun erken evrelerinde kullanılabilir ve HIV'in genetik yapısını analiz ederek virüsün varlığını belirler. Bu test, özellikle antikorların henüz oluşmadığı pencere döneminde faydalıdır.
Test Öncesi Danışmanlık
HIV testi öncesinde bireylerin psikolojik ve sosyal destek alması büyük önem taşır. Testten önce, kişilerin HIV hakkında doğru bilgiye sahip olmaları ve doğru zamanda test yaptırmaları önemlidir. Bu süreçte cinsel sağlık danışmanlığı ve HIV danışmanlığı büyük rol oynar.
- Test öncesi cinsel sağlık danışmanlığı: Test öncesi cinsel sağlık danışmanlığı:k danışmanından destek alarak HIV hakkında detaylı bilgi edinebilir. Bu danışmanlık, kişinin testin nasıl ve ne zaman yapılması gerektiğini anlamasına yardımcı olur.
- HIV danışmanlığı ve psiko-sosyal destek: HIV pozitif bir tanı almanın psikolojik etkileri olabilir. Bu nedenle, test öncesi ve sonrasında psikolojik destek almak, kişinin HIV ile yaşama sürecine daha iyi uyum sağlamasına yardımcı olabilir. Danışmanlar, HIV'in yönetilebilir bir durum olduğunu ve tedavi seçeneklerini anlatarak bireyleri bilgilendirir.
HIV tanısı konduktan sonra, tedaviye başlamak önemlidir. Anti-Retroviral ilaçlar sayesinde virüs kontrol altına alınabilir ve kişinin yaşam kalitesi artırılabilir. HIV testi, doğru zamanda ve doğru danışmanlıkla yapıldığında, bireyin sağlığını korumak için kritik bir rol oynar.
HIV / AIDS Nasıl Tedavi Edilir?
HIV/AIDS tedavisi, virüsün yayılmasını kontrol altına almak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için uygulanan bir dizi yöntemi içerir. Tedavi, antiretroviral tedavi (ART) adı verilen ilaçlarla yapılır. Bu ilaçlar, virüsün çoğalmasını durdurarak, kandaki HIV yükünü azaltır ve bağışıklık sisteminin zarar görmesini engeller. ART'nin düzenli ve doğru kullanımı, HIV pozitif bireylerin yaşam süresini uzatır ve yaşam kalitesini artırır.
HIV tedavisinde erken teşhis oldukça önemlidir. Erken dönemde başlanan tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve AIDS gelişme riskini azaltır. Tedaviye başladıktan sonra, hastaların düzenli olarak doktor kontrolüne gitmeleri ve ilaçlarını aksatmadan almaları gerekmektedir. Ayrıca, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, düzenli egzersiz yapmak ve dengeli beslenmek de tedavi sürecine katkıda bulunur. Her bireyin tedavi planı farklı olabilir; bu yüzden doktorlar hastanın sağlık durumuna ve ihtiyaçlarına göre en uygun tedavi programını belirler.
HIV / AIDS’den Nasıl Korunulur?
HIV/AIDS'den korunmanın en etkili yolu, güvenli cinsel ilişki ve uygun önleyici tedbirleri almaktır. Kondom kullanımı, virüsün cinsel yolla bulaşmasını önlemede kritik bir rol oynar. Ayrıca, tek eşlilik veya partnerlerin HIV durumunu bilmek de enfeksiyon riskini azaltır. Cinsel partnerlerin HIV durumları hakkında açık bir iletişim kurmaları önemlidir.
Diğer bir korunma yöntemi, HIV negatif bireylerin korunması için geliştirilen önleyici tedavilerdir. Bu tedaviler, enfeksiyon riskini önemli ölçüde azaltabilir. Ayrıca, iğne paylaşımı gibi kan yoluyla bulaşabilecek durumlar da risk taşır; bu nedenle, özellikle uyuşturucu kullanımında steril ve kişiye özel malzeme kullanımı esastır. Sağlık çalışanları için, mesleki maruziyeti en aza indirmek adına eldiven ve koruyucu ekipman kullanımı önerilir. Ayrıca, HIV pozitif bireylerin düzenli tedavi alması ve virüs yükünün kontrol altında tutulması, bulaşma riskini azaltarak toplum sağlığını korur.
HIV / AIDS Hakkında Sıkça Sorulan Sorular?
HIV Belirtileri Ne Zaman Ortaya Çıkar?
HIV belirtileri, virüs bulaştıktan sonra genellikle 2 ila 4 hafta içinde ortaya çıkar. Bu dönemde akut HIV enfeksiyonu belirtileri ortaya çıkabilir ve genellikle grip benzeri semptomlar, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, döküntüler, kas ağrısı ve kas ağrıları içerir. Ancak, bazı insanlar yıllarca herhangi bir belirti göstermeyebilir, bu nedenle düzenli test yaptırmak önemlidir.
HIV Testi Ne Zaman Yapılmalıdır?
HIV testi, riskli bir davranıştan 2 ila 6 hafta sonra yapılmalıdır. Bu süre, virüsün tespit edilebilmesi için vücudun yeterli antikor üretmesi gerektiği için gereklidir. Düzenli olarak risk altındaki bireyler, yılda en az bir kez test yaptırmalıdır.
HIV Pozitif Bireyler Uzun Süre Yaşayabilir mi?
Evet, HIV pozitif bireyler, doğru tedavi ve bakım ile uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilir. Antiretroviral tedavi (ART), virüsün vücutta yayılmasını kontrol altına alır ve HIV'in AIDS'e ilerlemesini engeller.
AIDS Hastalığı İlk Belirtileri Nelerdir?
AIDS hastalığının ilk belirtileri, vücudun bağışıklık sisteminin ciddi şekilde zayıflaması sonucu ortaya çıkan enfeksiyonlar ve hastalıklar olabilir. Bunlar arasında hızlı kilo kaybı, uzun süreli ateş, aşırı terleme, kronik ishal, lenf bezlerinde şişme ve fırsatçı enfeksiyonlar yer alır.
AIDS Kaç Gün Sonra Belli Olur?
AIDS, HIV enfeksiyonunun son evresi olarak ortaya çıkar ve bu aşamaya gelmek yıllar alabilir. Belirtilerin ortaya çıkması kişiden kişiye değişir ve genellikle HIV bulaşmasından sonra 10 yıl veya daha fazla sürebilir.
AIDS Hemen Anlaşılır mı?
Hayır, AIDS hemen anlaşılmaz. HIV enfeksiyonu, yıllarca belirti göstermeden vücutta kalabilir ve bu süre zarfında bireyler sağlıklı görünebilir. HIV testi, enfeksiyonu erken tespit etmek için gereklidir.
AIDS’li Biriyle Cinsel İlişkiye Girilir mi?
AIDSli biriyle cinsel ilişkiye girmek, doğru önlemler alındığı sürece mümkündür. Prezervatif kullanımı ve HIV tedavisi, virüsün bulaşma riskini büyük ölçüde azaltabilir. Ayrıca, HIV pozitif bireyler, viral yüklerini "tespit edilemez" seviyede tutarak bulaşıcılığı önleyebilir.
AIDS’li Hasta Ölür mü?
AIDSli bir hasta, tedavi edilmezse ciddi enfeksiyonlar ve hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedebilir. Ancak, modern tedavi yöntemleri sayesinde birçok HIV/AIDS hastası uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilir.
AIDS Tedavisi Var mı?
Evet, AIDS'in tedavisi vardır, ancak tamamen iyileştirici bir tedavi henüz bulunmamaktadır. Antiretroviral tedavi (ART), virüsün çoğalmasını engelleyerek bağışıklık sistemini korur ve AIDS'e ilerlemeyi önler.
HIV Tedavisinde Kullanılan İlaçlar Nelerdir?
HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar, antiretroviral ilaçlar (ART) olarak adlandırılır ve genellikle birkaç farklı ilaçtan oluşan bir kombinasyon şeklinde kullanılır. Bu ilaçlar virüsün çoğalmasını durdurur ve vücuttaki viral yükü azaltır.
AIDS Belirtileri Vücudun Neresinden Başlar?
AIDS belirtileri, vücudun bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birçok farklı organ ve sistemi etkileyebilir. Genellikle lenf bezlerinde şişme, cilt döküntüleri, solunum problemleri ve sindirim sorunları şeklinde ortaya çıkabilir.
AIDSli Hasta Evlenebilir mi?
Evet, AIDSli bir hasta evlenebilir ve sağlıklı bir ilişki sürdürebilir. HIV tedavisi gören bireyler, partnerlerine virüs bulaştırma riskini büyük ölçüde azaltabilir. Açık iletişim ve tıbbi danışmanlık, ilişkilerin sağlıklı olmasına yardımcı olur.
AIDS Tükürükle Bulaşır mı?
En çok merak edilen sorulardan biri de " aids tükürükle bulaşır mı "? Hayır, AIDS tükürükle bulaşmaz. HIV, genellikle cinsel temas, kan yoluyla veya enfekte anneden bebeğe doğum sırasında veya emzirme yoluyla bulaşır. Tükürük, virüsün bulaşması için yeterli miktarda HIV içermez.