Yazı İçeriği

Kanserden korunmanın 10 yolu

1 - Sigara İçmeyin

2 - Düzenli Olarak Egzersiz Yapın

3- Alkol Tüketimini Sınırlayın

4- İdeal Kiloda Kalın

5- Güneş Işınlarına Karşı Dikkatli Olun

6- Sebze ve Meyveleri Mevsiminde Tüketin

7- İşlenmiş ürünlerden kaçının

8- Mangal ve Kızartma Gibi Pişirme Yöntemlerinden Kaçının

9- Enfeksiyonlardan Korunun

10- Kimyasal Maddelerden Uzak Durun

Kanser tedavisinde immünoterapi

Kanserden korunmanın 10 yolu

Kanserden korunmanın en etkili yolu, yaşam tarzımızda sağlıklı alışkanlıklar geliştirmektir. Sağlıklı beslenme ve yeterli miktarda sebze ve meyve tüketimi, vücudun kansere karşı direncini artırır. Düzenli egzersiz yaparak ideal kiloda kalmak, obezite gibi risk faktörlerini ortadan kaldırır. Sigara ve alkol kullanımını bırakmak, kanser riskini önemli ölçüde azaltır. Ayrıca, güneşin zararlı UV ışınlarından korunmak da cilt kanseri riskini en aza indirir. Düzenli olarak kanser tarama testleri yaptırmak, erken teşhis şansını artırır. Stresi yönetmek ve kaliteli uyku alışkanlıkları edinmek de bağışıklık sistemini güçlendirir ve kanser riskini azaltır. Kanserden korunmak için yaşam tarzımız haline getirmemiz gereken 10 öneri…


1 - Sigara İçmeyin

Sigara, kanser riskini artıran en büyük faktörlerden biridir ve tüm dünyada milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir alışkanlıktır. Yapılan bilimsel araştırmalar, sigara kullanımının akciğer kanseri vakalarının %90’ından sorumlu olduğunu ortaya koymuştur. Ancak sigara sadece akciğer kanserine değil, baş ve boyun kanserleri, yemek borusu kanseri, pankreas kanseri, mesane kanseri gibi birçok kanser türüne de neden olabilir. Sigara içilen süre ve içilen miktar arttıkça bu riskler de artar. Özellikle erken yaşta sigara içmeye başlamak, kanser riskini çok daha yüksek seviyelere çıkarır.

Sigara kullanımı, hücrelerde DNA hasarına yol açar. DNA hasarı, hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına ve kanser hücrelerinin gelişmesine zemin hazırlar. Ayrıca sigaranın dumanı, kimyasal olarak zararlı birçok madde içerir. Bu maddeler solunum yoluyla vücuda alındığında, doğrudan akciğerlere zarar verir ve kan dolaşımına girerek diğer organlarda da kanser oluşumuna neden olabilir.

Sigara içmenin en büyük tehlikelerinden biri de pasif içiciliktir. Yani, sigara içmeyen kişiler, sigara dumanına maruz kaldıklarında bile kanser riski taşırlar. Çocuklar ve hamile kadınlar, pasif içicilikten en çok etkilenen gruplar arasındadır. Özellikle çocukluk döneminde pasif içiciliğe maruz kalmak, ilerleyen yaşlarda akciğer kanseri riskini artırabilir.

Sigarayı bırakmak, kanser riskini azaltmanın en etkili yollarından biridir. Sigarayı bırakan bir kişinin vücudu zamanla kendini toparlar ve kanser riski giderek azalır. Yapılan araştırmalara göre, sigara bırakıldıktan 10-15 yıl sonra kişinin kanser riski, hiç sigara içmemiş bir kişiyle neredeyse aynı seviyeye düşer. Bu nedenle, sigaraya hiç başlamamak en iyi korunma yöntemi iken, sigara içenlerin de en kısa sürede bu alışkanlıktan kurtulmaları hayati önem taşır.

2 - Düzenli Olarak Egzersiz Yapın

Düzenli egzersiz yapmak, sadece fiziksel sağlığı korumakla kalmaz, aynı zamanda kanserden korunmanın en etkili yollarından biridir. Egzersiz, vücuttaki yağ oranını azaltarak obeziteyi önler ve obezite ile ilişkili birçok kanser türüne karşı koruma sağlar. Obezite, özellikle meme kanseri, rahim kanseri, böbrek kanseri, pankreas kanseri ve kalın bağırsak kanserlerinin gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. Vücut kitle indeksini sağlıklı bir aralıkta tutmak, kanser riskini azaltmanın en iyi yollarından biridir.

Düzenli egzersiz aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, vücuttaki anormal hücreleri tespit edip yok etme yeteneğine sahiptir, bu da kanserin gelişimini engelleyebilir. Egzersiz, kan dolaşımını artırarak vücuttaki toksinlerin daha hızlı atılmasına yardımcı olur ve bu toksinlerin birikerek kanser hücrelerinin gelişimine neden olma riskini azaltır.

Egzersiz yapmanın bir diğer önemi ise, stresi azaltmasıdır. Stres, vücuttaki hormon dengesini bozarak kanser gelişimine zemin hazırlayabilir. Özellikle kortizol gibi stres hormonları, uzun süre yüksek seviyelerde kaldığında bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve kanser riskini artırabilir. Düzenli fiziksel aktivite, stres hormonlarının kontrol altına alınmasına yardımcı olur ve zihinsel sağlığı da iyileştirir.

Haftada en az 150 dakika orta tempolu egzersiz yapmak, kanserden korunma açısından önerilen minimum seviyedir. Yürüyüş, yüzme, bisiklet sürme veya koşu gibi aktiviteler, vücut sağlığını korumak için idealdir. Ayrıca, kas güçlendirici egzersizler de yaparak vücut direncinizi artırabilirsiniz. Egzersizi bir yaşam tarzı haline getirmek, kanserden korunmada ve genel sağlığınızı iyileştirmede uzun vadeli bir yatırımdır.

3- Alkol Tüketimini Sınırlayın

Alkol tüketimi, kanser riskini artıran bir diğer önemli faktördür. Bilimsel araştırmalar, düzenli alkol tüketiminin özellikle yemek borusu, karaciğer,baş ve boyun kanserleri, meme ve pankreas kanserleriyle ilişkilendirildiğini göstermektedir. Alkol, vücutta asetaldehit adı verilen bir maddeye dönüşür. Bu da kanser hücrelerinin oluşumuna ve yayılmasına zemin hazırlayabilir.

Alkol tüketimi, karaciğer üzerinde doğrudan zararlı bir etki yaratır ve siroza neden olabilir. Siroz ise karaciğer kanseri riskini büyük ölçüde artırır. Bunun yanı sıra, alkol tüketimi hormon seviyelerini de etkileyerek meme kanseri riskini artırabilir. Özellikle kadınlarda, alkol tüketimi östrojen seviyelerini yükseltebilir ve bu da meme kanserine yakalanma riskini artırır.

Alkol tüketim miktarı arttıkça, kanser riski de artar. Günde bir veya daha fazla alkol tüketmek, bu riskin önemli ölçüde yükselmesine neden olabilir. Bu nedenle, alkol tüketimini minimum düzeyde tutmak veya tamamen bırakmak, kanserden korunmanın etkili yollarından biridir. Alkolün neden olduğu hasar geri döndürülemez olabileceğinden, erken yaşlarda alkol tüketimini sınırlamak büyük bir avantaj sağlar.

Alkol tüketiminden kaçınmak sadece kanser riskini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda genel sağlığı da iyileştirir. Kalp sağlığını korur, karaciğer fonksiyonlarını iyileştirir ve zihinsel sağlığı destekler. Uzun vadeli sağlığınızı korumak için, alkol tüketimini azaltmayı veya tamamen bırakmayı ciddi bir şekilde düşünmelisiniz.

4- İdeal Kiloda Kalın

İdeal kilonun korunması, kanser riskini azaltmada büyük önem taşır. Aşırı kilo ve obezite, özellikle meme, rahim, yumurtalık, pankreas, kalın bağırsak ve böbrek kanserleri gibi birçok kanser türüyle doğrudan ilişkilidir. Vücutta aşırı yağ birikimi, insülin direncini artırarak ve hormonal dengesizliklere neden olarak kanser riskini artırabilir. Yağ hücreleri, östrojen gibi bazı hormonları üretir ve bu hormonlar, özellikle kadınlarda meme ve rahim kanserlerine zemin hazırlayabilir.

İdeal kiloda kalmak için dengeli bir beslenme programı ve düzenli fiziksel aktivite şarttır. Sebze, meyve, tam tahıllar ve baklagiller açısından zengin bir beslenme planı, kilo kontrolüne yardımcı olur. Özellikle şeker ve işlenmiş gıdalardan uzak durmak, kilo alımını engellemek için önemli bir stratejidir. Yüksek glisemik indeksli gıdalar, kan şekerini hızla yükselterek kilo alımına ve insülin direncine neden olabilir. Bu nedenle, beyaz ekmek, makarna ve tatlılar gibi gıdalardan kaçınmak, ideal kiloya ulaşmanın anahtarıdır.

Ayrıca, düzenli egzersiz yapmak, hem kilo vermeyi kolaylaştırır hem de kas kütlesini artırarak metabolizmanın daha hızlı çalışmasını sağlar. Yürüyüş, bisiklet sürme, yüzme veya koşu gibi aktiviteler, sağlıklı kiloya ulaşmada etkili yöntemlerdir.

İdeal kiloda kalmak, sadece kanserden korunma açısından değil, genel sağlık açısından da büyük önem taşır. Sağlıklı bir kiloda olmak, kalp hastalıkları, diyabet ve diğer kronik hastalıkların riskini azaltırken, kişilerin yaşam kalitesini de artırır.

5- Güneş Işınlarına Karşı Dikkatli Olun

Güneş ışınları, vücudumuz için faydalı olan D vitamini üretimini desteklese de, uzun süreli ultraviyole (UV) ışınlarına maruz kalmak cilt kanseri riskini önemli ölçüde artırabilir. Özellikle güneşin en dik olduğu saatlerde (10:00-16:00 arası) dışarıda uzun süre kalmak, cilt hücrelerinde DNA hasarına yol açarak kansere neden olabilir. Bu nedenle, güneş ışınlarına maruz kalırken alınması gereken bazı önlemler hayati önem taşır. Cilt kanserinin en yaygın türleri arasında; bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve melanom yer alır. Bu kanser türleri, genellikle güneşin zararlı UV ışınlarına uzun süre maruz kalmanın bir sonucudur.

Güneş ışınlarından korunmanın en etkili yollarından biri, güneşin en yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamaktır. Eğer dışarı çıkmanız gerekiyorsa, mutlaka güneş kremi kullanmalı ve koruyucu giysiler giymelisiniz. SPF 30 ve üzeri güneş kremleri, cildinizi UV ışınlarının zararlı etkilerinden koruyabilir. Bunun yanı sıra, geniş kenarlı şapkalar ve güneş gözlükleri de güneşten korunmak için etkili aksesuarlardır. Gölgelik alanlarda kalmak ve doğrudan güneşe maruz kalmaktan kaçınmak da önemli bir adımdır.

Solaryum gibi yapay UV kaynaklarından da kaçınmalısınız. Solaryum, cilt kanseri riskini artıran bir diğer faktördür. Özellikle genç yaşlarda solaryum kullanımı, ilerleyen yıllarda melanom gelişme riskini büyük ölçüde artırabilir. Cildinizi korumanın en güvenli yolu, doğal güneş ışığına maruz kalmayı sınırlamak ve güneş koruyucu önlemler almaktır.

Unutmayın, cilt kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak, korunma önlemleri almak, bu tür kanserlerin oluşumunu tamamen engelleyebilir. Güneşin zararlı etkilerinden korunarak, cildinizin sağlığını koruyabilir ve kanser riskini önemli ölçüde azaltabilirsiniz.

6- Sebze ve Meyveleri Mevsiminde Tüketin

Sebze ve meyveler, sağlıklı bir beslenme düzeninin temel taşlarıdır. Ancak bu gıdaların mevsiminde tüketilmesi, besin değerlerinin en yüksek olduğu dönemde tüketildiği anlamına gelir ve kanserden korunmada etkili olabilir. Mevsiminde yetişmeyen sebze ve meyvelerde, üretimi hızlandırmak ve dayanıklılığını artırmak amacıyla hormonlar ve kimyasal maddeler kullanılabilir. Bu kimyasallar, insan sağlığına zararlı olabileceği gibi, uzun vadede kanser riskini artırabilir.

Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler, daha fazla vitamin, mineral ve antioksidan içerir. Örneğin, mevsiminde yetişen domates, yüksek likopen içeriği ile bilinir. Likopen, güçlü bir antioksidan olarak hücrelerdeki serbest radikallerle savaşır ve kanser riskini azaltır. Benzer şekilde, mevsiminde tüketilen yeşil yapraklı sebzeler, bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücudu kansere karşı daha dirençli hale getirir.

Mevsiminde toplanıp dondurulan sebze ve meyveler de besin değeri açısından oldukça iyidir. Dondurulmuş ürünler, tazeliklerini korurken, mevsimi dışında yetiştirilen ürünlere kıyasla daha az kimyasal işlem görürler. Bu nedenle, mevsim dışında sebze ve meyve tüketmek istiyorsanız, dondurulmuş gıdaları tercih etmek sağlıklı bir seçenektir.

Sebze ve meyveleri doğru şekilde saklamak ve pişirmek de besin değerlerini korumak açısından önemlidir. Sebzeleri aşırı pişirmek, içerdikleri vitamin ve minerallerin kaybolmasına neden olabilir. Bu nedenle, buğulama, haşlama veya az yağda soteleme gibi yöntemlerle sebze ve meyvelerin besin değerini koruyarak tüketmek, kanserden korunmada etkili bir adım olacaktır.

7- İşlenmiş ürünlerden kaçının

İşlenmiş gıdalar, kanser riskini artıran en önemli faktörlerden biri olarak kabul edilir. Bu gıdalar genellikle uzun süre dayanıklılık sağlamak amacıyla çeşitli kimyasal işlemlerden geçirilir. Bu işlemler sırasında gıdalara eklenen katkı maddeleri ve koruyucular, sağlık açısından zararlı olabilir. Özellikle işlenmiş et ürünleri, kanser riskini artıran maddeler içermektedir. Sosis, salam, sucuk gibi ürünler, nitrat ve nitrit gibi katkı maddeleri içerir ve bu maddeler, vücutta kansere neden olabilecek bileşiklere dönüşebilir.

İşlenmiş gıdaların kanser riskini artırmasının bir diğer nedeni, bu gıdaların genellikle yüksek miktarda tuz, şeker ve doymuş yağ içermesidir. Yüksek tuz tüketimi, mide kanseri riskini artırabilirken, aşırı şeker tüketimi obeziteye yol açarak kanser riskini artırır. İşlenmiş gıdalar ayrıca düşük besin değeri taşır ve vücut için gerekli olan vitamin, mineral ve antioksidanları yeterince sağlayamaz.

İşlenmiş gıdalar yerine, taze ve doğal gıdaları tercih etmek, kanser riskini azaltmanın en etkili yollarından biridir. Taze sebzeler, meyveler, tam tahıllar, baklagiller ve organik et ürünleri, sağlıklı bir beslenme düzeninin temelini oluşturur. Ayrıca, evde yemek yaparak, işlenmiş gıdaların içerdiği zararlı maddelerden kaçınabilirsiniz. Evde hazırlanan yemeklerde kullanılan taze malzemeler, vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini daha sağlıklı bir şekilde sağlar.

İşlenmiş gıdalardan kaçınmak, sadece kanser riskini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda genel sağlığı iyileştirir. Kalp hastalıkları, diyabet ve obezite gibi kronik hastalıkların riskini de düşürür. Sağlıklı bir yaşam için, mümkün olduğunca doğal ve işlenmemiş gıdalar tüketmeye özen göstermelisiniz.

8- Mangal ve Kızartma Gibi Pişirme Yöntemlerinden Kaçının

Et ağırlıklı beslenmenin kanser riskini artırabileceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Özellikle kırmızı et tüketiminde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, etin nasıl pişirildiğidir. Mangalda yüksek ısıda pişirilen etlerde polisiklik aromatik hidrokarbonlar ve heterosiklik aminler gibi kansere neden olabilecek maddeler oluşur. Bu maddeler, DNA’ya zarar vererek hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına ve kanserin gelişmesine neden olabilir. Bu nedenle, etleri mangalda pişirirken dikkatli olunmalı ve etlerin yanmamasına özen gösterilmelidir.

Benzer şekilde, kızartma yöntemiyle pişirilen gıdalar da kanser riskini artırabilir. Yüksek ısıda yağda pişirilen gıdalar, trans yağlar oluşturur ve bu yağlar, kanserin yanı sıra kalp hastalıkları ve obezite gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Sebzeleri kızartmak, içerdikleri vitamin ve minerallerin kaybolmasına neden olurken, sağlıklı beslenmeye de katkı sağlamaz.

Sağlıklı pişirme yöntemleri tercih ederek, kanser riskinizi azaltabilirsiniz. Etleri haşlama, fırında pişirme veya ızgara gibi yöntemlerle pişirmek, kansere yol açabilecek maddelerin oluşmasını engeller. Sebzeleri ise buğulama veya haşlama yöntemleriyle pişirerek, besin değerlerini koruyabilir ve vücudunuza fayda sağlayabilirsiniz.

Pişirme yöntemlerinin yanı sıra, kullanılan yağların türü de önemlidir. Kızartma sırasında kullanılan yağların tekrar tekrar kullanılması, zararlı maddelerin birikmesine yol açar. Bu nedenle, yemek yaparken zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar kullanmaya özen göstermelisiniz. Kızartma ve mangal gibi yöntemlerden uzak durarak, kanser riskinizi azaltabilir ve genel sağlığınızı koruyabilirsiniz.

9- Enfeksiyonlardan Korunun

Bazı enfeksiyonlar, kanser gelişimine doğrudan katkıda bulunabilir. Özellikle viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, vücuttaki hücrelerde anormal büyümelere yol açarak kanser riskini artırabilir. Bu nedenle, enfeksiyonlardan korunmak, kanserden korunmanın önemli bir yoludur. Örneğin, Hepatit B ve Hepatit C virüsleri, karaciğer kanserine yol açabilir. Karaciğerin iltihaplanması ve siroz gelişimi, bu kanserin oluşmasında önemli rol oynar. Bu virüslere karşı geliştirilen aşılar, karaciğer kanseri riskini önemli ölçüde azaltabilir.

İnsan papilloma virüsü (HPV), rahim ağzı kanseri, anal kanal kanseri ve baş-boyun kanserlerine neden olabilen bir virüstür. HPV aşısı, bu virüsün neden olduğu kanserlere karşı güçlü bir koruma sağlar. Özellikle genç yaşlarda yapılan HPV aşısı, ileri yaşlarda bu kanserlerin gelişme riskini büyük ölçüde azaltabilir. Ayrıca, HPV’nin neden olduğu genital siğiller de kanser riskini artırabilir, bu nedenle cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak da önemlidir.

Helicobacter pylori, mide kanseriyle ilişkilendirilen bir bakteridir. Mide ülserlerinin de başlıca nedeni olan bu bakteri, mide mukozasında iltihaplanmaya neden olur ve uzun süreli iltihaplanmalar kansere yol açabilir. Helicobacter pylori enfeksiyonunun antibiyotik tedavisi ile ortadan kaldırılması, mide kanseri riskini önemli ölçüde azaltır.

Enfeksiyonlardan korunmak için düzenli aşılama programlarına katılmalı, hijyen kurallarına uymalı ve düzenli sağlık kontrolleri yaptırmalısınız. Bu önlemler, hem enfeksiyonlara hem de enfeksiyonların neden olabileceği kanser türlerine karşı etkili bir koruma sağlar.

10- Kimyasal Maddelerden Uzak Durun

Kimyasallara maruz kalmak, kansere yakalanma riskini artıran bir diğer önemli faktördür. Özellikle endüstriyel kimyasallar, asbest, ağır metaller (civa, kurşun, arsenik gibi) ve pestisitler, kanserojen etkileriyle bilinir. Bu kimyasal maddeler, hücrelerde DNA hasarına neden olabilir ve hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına yol açarak kanser gelişimine zemin hazırlar.

Asbest, özellikle yapı malzemelerinde kullanılan bir kimyasal olup, uzun süre solunması durumunda akciğer kanserine yol açabilir. Özellikle eski binalarda asbest içeren maddelere maruz kalma riski yüksektir. Bu nedenle, bina tadilatlarında asbest içeren malzemelerin güvenli bir şekilde uzaklaştırılması hayati önem taşır.

Araç egzozları, kömür ve odun yakıtları, dioksinler gibi kimyasal bileşikler de kanser riskini artırabilir. Özellikle yoğun trafik bölgelerinde yaşayan kişilerde, bu maddelere uzun süre maruz kalmak, akciğer kanseri riskini artırabilir. Evde kullanılan temizlik ürünleri, boya maddeleri ve bazı kozmetik ürünlerde bulunan kimyasallar da kansere neden olabilecek maddeler içerir.

Kimyasallardan korunmanın en etkili yolu, bu tür maddelerden mümkün olduğunca uzak durmaktır. Evde doğal temizlik ürünleri kullanmak, organik gıdalar tercih etmek ve kimyasal içeren ürünlerden kaçınmak, kansere karşı korunmanın önemli adımlarından biridir. Ayrıca, iş yerlerinde kimyasallara maruz kalma riski varsa, mutlaka koruyucu ekipmanlar kullanılmalı ve gerekli güvenlik önlemleri alınmalıdır.

Kanser tedavisinde immünoterapi

Kanser hastalıklarının tedavisinde kaydedilen en önemli ve son gelişmelerden biri immünoterapi. Kanser hastalıklarının ortaya çıkmasında immün sistemin devre dışı bırakılması çok önemli bir yer tutuyor. İmmünoterapi kanser tarafından devre dışı bırakılan immün sistemi tekrar aktif hale getirerek kanserle savaşmasını sağlıyor. Bu şekilde daha uzun süreli bir antikanser güç sağlanıyor. İmmünoterapinin klasik kemoterapilere göre yan etkileri daha az ve hastalar tarafından tolere edilmeleri genellikle daha iyi. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ile hemen hemen her kanserde etkili olabileceği yönünde çalışmalar sonuç veriyor. Halihazırda imünoterapi bazı kanser türlerinde standart tedavi programına girmişken (akciğer kanseri, melanom, mesane kanseri, böbrek kanseri) diğer kanser türlerinde de çalışmalar devam ediyor.