Daha iyi bir deneyim için konum izni vermelisiniz.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
İçindekiler

Kanser tanı ve tedavisinde gerekli tüm altyapı ve donanıma sahip Acıbadem’de, tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisinin yanı sıra, onkolojik cerrahi, psikiyatri, fizik tedavi ve rehabilitasyon gibi pek çok farklı branşın bir araya geldiği kapsamlı bir yaklaşımla tanı ve tedavi hizmetleri verilmektedir.

Kanserin tanılanmasında hızlı ve radyasyon oranı düşük görüntüleme cihazları, tedavisinde ise ileri teknoloji radyocerrahi cihazları kullanılır.

Özel sağlık sigortalı ve nakit ödeme yapan hastaların yanı sıra SGK anlaşmalı hastalara da hizmet verilir.

Kanser Türleri

Coğrafi bölgelere göre kanser sıklıkları değişse de Dünya'da ve Türkiye'de en sık görülen kanser türleri meme, akciğer ve kolon (bağırsak kanserleri) olarak belirtiliyor.

Türkiye’de Sık Görülen Kanser Türleri

Farklı türleri olan kanserin görülme oranları ülkeden ülkeye değişirken Türkiye’de bazı kanser türleri Avrupa ülkelerine benzer oranlarda seyrediyor. Örneğin, kolorektal kanserler (kalın bağırsak) tıpkı Batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de hem erkeklerde hem kadınlarda mide kanserinden daha sık görülmeye başlandı.

Bölgelerimiz ve şehirlerimiz arasında kanser sıklığı arasında belirgin bir fark söz konusu değil. Ancak kolorektal kanserlerin hem erkeklerde hem de kadınlarda mide kanserinden daha sık görüldüğü saptandı.

Batı tipi beslenme ve obezitenin artması kolorektal kanser sıklığı ile ilişkili görünüyor. Bölgelere göre bakıldığında ise Orta ve Doğu Anadolu bölgesinde mide kanseri kolorektal kanserlere göre daha fazla görülüyor. Uzmanlar, bu durumun baharatlı ve tuzlu yemekler, et ağırlıklı beslenme, sebze ve meyvenin az tüketiminden kaynaklanabileceğini belirtiyor.

Ülkemizde erkeklerde en fazla görülen kanser türleri akciğer, prostat, mesane, kolorektal ve mide kanseri iken; kadınlarda ise meme, tiroit, kolorektal, rahim (uterus) ve akciğer kanseri görülüyor.

Kanser türleri arasında ağız bölgesi kanserleri, kalın bağırsak kanseri, karaciğer kanseri, mesane kanseri, rahim (Endometrium) kanseri, akciğer kanseri, kemik tümörleri, mide kanseri, rahim ağzı (Serviks) kanseri, beyin tümörleri, kolon ve rektum kanseri, pankreas kanseri, tiroid kanseri, deri kanserleri (melanom), lenf kanseri (Lenfoma), çocukluk çağı kanserleri, yumurtalık (Over) kanseri, gırtlak (larenks) kanseri, meme kanseri ve prostat kanseri sayılabilir.

Kanser (Onkoloji)

Birçok kanser türünün nedeni "biyolojik şanssızlık" mıdır?

Acıbadem Maslak Hastanesi, Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, kanserden korunma üzerine soruları yanıtlıyor.

Hızla Yayılan 10 Kanser Türü

Kanserin erken teşhisi durumunda tedavisinde tam başarı sağlanabiliyor. Bazı kanser türleri çok hızlı yayılabiliyor ancak gerek teknolojide gerekse tıp dünyasında gelişmeler erken teşhiste çok büyük katkı sağlıyor.

Hızla yayılan kanser türleri arasında pankreas kanseri, safra yolu kanseri, mide kanseri, yemek borusu kanseri, cilt kanseri, akciğer kanseri, beyin tümörü, testis tümörü, sarkomlar ve kolerektal kanserler sayılıyor.

Kanser türlerinin tedavisinde tıbbi onkoloji, onkolojik cerrahi ve radyasyon onkolojisi yöntemlerinden yararlanılıyor.

Günümüzde görülme sıklığı artan, önemli ve yaygın bir sağlık sorunu haline gelen kanser, tıptaki yeniliklere karşın hala ölümle sonuçlanabiliyor. Kansere karşı savaşta umut veren gelişmeler ise, erken teşhise yönelik bilinçlenmenin ve erken teşhis testlerinin gelişiyor olmasıdır.

Kanser (Onkoloji)

Check Up İle Hangi Kanser Türleri Teşhis Edilebilir?

Acıbadem Altunizade Hastanesi, Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Lütfi Koçyiğit, "Kanserde Check Up" üstüne soruları cevaplıyor.

Genetik yatkınlık, aile öyküsü, yaşam alışkanlıkları gibi faktörler nedeniyle kanser riski altında bulunan tüm bireylerin düzenli olarak çeşitli kontroller yaptırması önem taşıyor.

Kanserde hastalığın tedaviye vereceği cevap, tümörün yaygınlığı ile doğrudan ilişkili. Kanser tedavisi ile erken dönemdeki hastalıklar yüzde 80-90 oranında iyileşirken, ileri dönem hastalıklarından iyileşme oranı yüzde 40-50 olarak belirtiliyor.

Kanserin Yaygın Belirtileri Nelerdir?

Kanama

Tükürük ya da balgamda kan gelmesi, akciğer kanserinin belirtileri olabileceği gibi üst solunum yolu kanserlerinin belirtileri de olabiliyor. Unutmamak gerekiyor ki, boğazda tahriş, akciğer enfeksiyonu ve diş eti sorunları da kanamalara yol açabiliyor. Bu nedenle ağızdan kan gelmesi durumunda göğüs hastalıkları ve KBB uzmanına başvurulması gerekiyor.

Makattan kan gelmesi, kolon ve rektum kanserine işaret edebileceğinden mutlaka gastroenteroloji uzmanına muayene olunmalı. Ancak dışkıda kan bulunmasının, besin zehirlenmesi ya da Crohn&Kolit hastalığı gibi başka sağlık sorunlarının da işareti olabiliyor.

İdrardan kan gelmesi, böbrek, mesane ve diğer idrar yolları kanserlerinin belirtileri arasında yer alıyor. Kesin teşhis için üroloji uzmanına başvurulması gerekiyor.

40 yaşından sonra görülebilecek rahim kanseri; adet gören kadınlarda, kanamaların fazla olması ve iki adet arası kanamalarla belirti verebiliyor. Menopoz döneminde görülen kanamalar için ise kadın doğum uzmanına başvurulması gerekiyor.

Rahim ağzı kanserlerinde ise erken dönem kanser belirtileri görülmeyebiliyor, bu nedenle düzenli PAP smear testi yaptırmak gerekiyor. İlerlemiş rahim ağzı kanserinde kanser belirtileri, kötü kokulu vajinal akıntı ve özellikle cinsel ilişki sırasında ve sonrasında kanamalar, ağrılı idrar yapma, bel ve bacak ağrıları, şiddetli bel ve kasık ağrıları şeklinde olabiliyor.

Çocuklarda ve yetişkinlerde burun ve diş eti kanamaları, geçmeyen küçük noktasal kanamalar, kan kanseri belirtileri olabiliyor. Löseminin diğer belirtileri için tıklayınız.

Burun kanamaları çok sık görülmekle beraber, bu kanamaların çok azı tümörlere işaret edebiliyor. Tekrarlayan burun kanamaları, özellikle erken ergenlik çağındaki erkek çocuklarda genizdeki damarsal kaynaklı tümörler nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Yine erişkin hastalarda tek taraflı tekrarlayan burun kanamaları burun veya sinüs kaynaklı tümörlerin habercisi olabiliyor.

Kanser (Onkoloji)

Kanserin Erken Belirti ve Bulgularını Bilmek Kanserden Korunmada Etkili Midir?

Acıbadem Maslak Hastanesi, Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, Kanserden Korunma üzerine soruları yanıtlıyor.

Ağrı

Vücudun sık uyarılarından biri olan ağrının birçok nedeni olabilir. Omuz ya da göğüs ağrısı, akciğer kanserinin belirtisi olabiliyor. Bu ağrıdan şikayet edenlerin göğüs hastalıkları uzmanına başvurması gerekiyor.

Genelde kemik tümörü olan hastalar, önceleri aktivite ile başlayan ama zamanla istirahatte de ortaya çıkabilen ağrı ile hekime başvuruyorlar.

Karın ağrısına eşlik eden iştahsızlık, kilo kaybı gibi şikayetler, safra yolları, mide, bağırsak gibi gastrointestinal sistem kanserlerinin ön belirtileri arasında yer alıyor. Bu durumda da mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurulması gerekiyor.

Meme, prostat, yumurtalık ve bağırsak kanserlerinde belirtiler, ağrı şeklinde görülebiliyor. Memede hissedilen ağrı tek başına nadiren kanser belirtisi olsa da, ağrı ile birlikte ele gelen kitle varsa, meme ağrısı adet sonrası geçmiyorsa ve hep aynı noktadaysa, ağrının altındaki nedenin bulunması için mutlaka hekime başvurmak gerekiyor.

Prostat kanseri erken evrede belirti vermezken, ileri evrede nadiren görülen ilk bulgusu, bel ve sırt ağrısı olabiliyor; kişide kemik ağrıları da görülebiliyor. Yumurtalık kanseri, kasık ve karın ağrısı şeklinde belirti verebiliyor. Bazen kolik tarzda karın ağrısı ve şişkinlik, bağırsak (kolon) kanserinin habercisi olabiliyor.

Beyin tümörleri, kafatası içinde yerleşen tümörler oldukları için kafatası içinde basınç artışına bağlı olarak şiddetli baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi yaygın şikayetlere neden olabiliyor.

Erken evrede belirti vermeyen karaciğer kanserinde kitle çapı büyüdükçe karnın sağ tarafında yaygın bir ağrı ortaya çıkıyor. İleri evrede ise şiddetli karın ağrısına kilo kaybı ve karında şişlik de eşlik ediyor.

Gırtlak kanserinin ses kısıklığı dışında diğer belirtileri arasında; boğazda takılma hissi, boğazda ve kulaklara yansıyan ağrı yer alıyor.

Pankreas kanserinin ileri evrelerinde; şiddetli karın ve sırt ağrısı, sarılık, kilo kaybı, karında şişlik gibi bulgular ortaya çıkıyor.

Şişlik

Vücutta oluşan bazı şişlikler de önemli kanser belirtileri arasında yer alıyor. Kemiklerde veya yumuşak dokuda gelişen tümörler kendilerini şişlikle gösteriyor. Bu tür şikayetlerde ortopedi uzmanına başvurulması gerekiyor.

Boyun, koltuk altı ve kasıklarda lenf bezlerinin şişmesi, lenfoma nedeniyle olabiliyor. Kanser veya lenfoma nedenli lenf bezi büyümeleri genellikle ağrısız oluyor, şişlik bir tarafa tutunuyor ve kişi uzuvlarını hareket ettirmekte zorlanabiliyor. Bu durumda onkoloji veya hematoloji bölümüne başvurulması gerekiyor.

Kemik tümörlerinde kaval kemiği ya da kaburga gibi cildin hemen altındaki kemiklerde giderek büyüyen bir şişlik, erken dönemde ortaya çıkabiliyor.

Tiroid kanserleri genellikle boyunda bir kitle veya tiroid bezi içinde bir nodül olarak görülebilir. Ancak her görülen kitle kanser olmayabilir.

Açıklanamayan kilo kaybı

Pankreas, mide, gırtlak, yemek borusu (özofagus) kanseri ve akciğer kanseri gibi bazı kanser türlerinin ilk belirtisi açıklanamayan kilo kaybı (yaklaşık 5 kilo) olabiliyor. Kilo kaybı ile birlikte diğer belirtiler, hekim tarafından değerlendiriliyor.

Halsizlik

Dinlenme ile geçmeyen uzun süreli halsizlik, löseminin (kan kanseri) belirtisi olabiliyor. Kolon ve mide kanserlerinde kan kaybının yol açtığı halsizlik görülebiliyor.

Yorgunluk ayrıca; kansızlık, fibromiyalji kaynaklı olabileceği gibi akciğer, kalp, karaciğer ve böbrek hastalıklarının habercisi olabiliyor. Stres de, kronik yorgunluk sendromuna yol açabiliyor.

Ateş

Ateş, kanserde sıklıkla ancak genellikle ileri evrelerde görülüyor. Diğer yandan uzun süreli ya da sık tekrarlayan ateş, lösemi gibi kan kanserlerinin ve lenf kanserinin (lenfomanın) erken habercisi de olabiliyor.

İdrar yapma ya da dışkılama alışkanlığında değişiklik

Ağrılı idrar, idrarda kan, daha az ya da sık idrara çıkma, mesane ya da prostat kanserinin belirtileri olabilir. Bu nedenle bu tür şikayetlerde doktora danışılması gerekiyor. Uzun süren kabızlık, ishal ya da dışkı boyutunda değişiklik, kolon kanserinin belirtisi olabiliyor.

Cilt değişiklikleri

Vücudun herhangi bir yerindeki ben, siğil ve çillerdeki şekil, renk değişiklikleri, iyileşmeyen kabuklu oluşumlar ya da hızlı büyüyen, deriden koyu renkli oluşumlar, cilt kanserinin habercisi olabiliyor. Ben değişimlerinde hekime başvurmak ve hekim tarafından dermatoskopi ile düzenli ben takibi, melanomun erken teşhisinde önem taşıyor.

Öksürük

Öksürük ve balgam şikayetlerinin süreklilik kazanması, giderek artan nefes darlığı, akciğer kanserinin belirtisi olabiliyor.

Ağız içinde ve etrafında değişiklikler

Ağız içinde, dudakta beyaz, kırmızı beyaz leke ve yaralar, ağız kanserinin belirtisi olarak ortaya çıkıyor. Ağız içinde ve dudakta geçmeyen yaralar ve sebepsiz diş kayıpları da ağız bölgesi kanserinin habercisi olabiliyor.

Kanser (Onkoloji)

Kanserin Erken Teşhisinde En Yaygın Görülen Belirtiler Nelerdir?

Acıbadem Altunizade Hastanesi Onkoloji Uzmanı, Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, "Kanserde Erken Teşhis" üzerine soruları cevaplıyor.

Kanserin kesin tedavisi ve çözümü konusunda çalışmalar hala yürütülüyor olsa da, erken tanı ve tedavideki gelişmeler sayesinde kanser, artık tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alıyor. Tedavinin mümkün olmadığı durumlar ya da ileri evre kanserlerde ise, hastalığın uzun süre kontrolü sağlanabiliyor.

Kanser tedavisinde son yıllarda hedefe yönelik moleküller ve immünoterapi de kullanılıyor. Kanserin tedavisinde kanserin türü, derecesi, kanser hücrelerinin genetik özelliklerine göre bir tedavi planı oluşturuluyor.

Kanser Tedavisinde Hangi Yöntemler Kullanılıyor?

Kanser tedavisinde kullanılan temel yöntemler; onkolojik cerrahi, tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisidir.

Onkolojik Cerrahi

Cerrahi, kanser tedavisinde en önemli tedavi şekillerinden biridir. Kanserli bölgenin ameliyat edilerek tedavi edilmesinde rol alan onkolojik cerrahi, tanı ve tedavinin diğer alanlarında da önemli paya sahip. Onkolojik cerrahi uygulamaları, bu alanda eğitim almış genel cerrahi doktorları tarafından uygulanıyor.

Cerrahi Tedavinin Uygulama Alanları

Onkolojik cerrahi kapsamında tedavi edici (küratif) cerrahi de uygulanıyor. Ancak tedavi edici cerrahinin uygulanabilmesinin ön koşulu, hastalığın kaynaklandığı organ ya da lenf düğümleriyle sınırlı kalmasıdır.

Bu hastalarda uzak metastaz olmaması ve cerrahi rezeksiyon ile elde edilen sınırda patolojik olarak tümör bulunmaması gerekiyor. Hastaların sınırları iyi çizildikten sonra tümör, bütünüyle çıkarılabiliyor.

Ancak tümörün tam olarak çıkarılamadığı durumlar da var. Bu durumlarda, kitlenin azaltılması için küçültücü (debulking) cerrahi uygulanabiliyor. Ayrıca sayısı az olan metastazların çıkartılması, hastanın iyileşme şansının yükselmesi anlamına geliyor.

Onkolojik cerrahinin palyatif (rahatlatma) tedavilerde de uygulanması mümkün. Hastalık nedeniyle ortaya çıkan belirtilere ya da hastanın rahatlatılmasına yönelik uygulamalar da yapılabiliyor. Cerrahi uygulamalar tanı ve tedavinin diğer alanlarında da kullanılıyor. Bu alanlar 4 başlıkta toplanıyor:

Profilaktik Cerrahi

Kanser riski gelişmesi olan dokunun cerrahi olarak çıkarılmasına deniyor. Kanserleşme riski olan bağırsak polipleri, cilt lezyonları, meme değişiklikleri profilaktif cerrahi ile tedavi edilebiliyor.

Biyopsi

Bir takım tıbbi gereçlerle cerrahi girişim yapılması yoluyla alınan parçanın örneklenmesi ve patolojik olarak değerlendirilmesi şeklinde gerçekleştiriliyor. Biyopsi yapılarak kesin teşhis konulabiliyor.

Evreleme

Hastalığın yaygınlık durumunun anlamak için gereken yerlerden örnek alınmasına deniyor.

Adjuvan

Hastalığın evrelenmesinin belirlenmesinden sonra koruyucu tedavi düzenlemedir.

Tıbbi Onkoloji

Tıbbi Onkoloji, yalnızca kanserli hastaların tedavisini değil, kanserden korunma, kanser taraması ve erken tanı uygulamalarını da kapsıyor.

Tıbbi Onkoloji Nedir?

Tıbbi onkoloji yalnızca kanserli hastaların tedavisini değil, kanserden korunma, tarama, erken tanı alanlarını da kapsayan bir bilim dalı. Yani, kanserin her aşaması tıbbi onkolojiyi ilgilendiriyor. Ayrıca kanser tanı ve tedavisinde, cerrahi ya da radyoloji gibi çeşitli alanlarla işbirliği yapılıyor ve hastaya yaklaşım, bilimsel veriler doğrultusunda multidisipliner olarak planlanıyor.

Tedavi Şekli Nasıl?

Tedavi, damardan ya da oral yolla verilen ilaç uygulaması şeklinde gerçekleşiyor. Ancak bu uygulama, kanserin türüne göre değişiklik gösteriyor. Tedavi planlaması; kanserin hücre tipine, başladığı organa ve yayıldığı bölgeye göre değişiyor.

Tedavi, hastalığın tekrarlama riskini azaltmak amacıyla adjuvan, kitleyi operasyona uygun hale getirmek veya organı korumak amacıyla neoadjuvan, ileri evre hastalıkta ise yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla palyatif olarak uygulanıyor. Tedavi tek başına veya kombinasyon olarak da yapılabiliyor.

Tıbbi Onkoloji Hangi Yöntemlerle Uygulanıyor?

Kemoterapi (ilaçlı tedavi)

Kemoterapinin amacı, yapılarındaki bazı değişiklikler nedeniyle kontrolsüz büyüyen kanser hücrelerinin yok olmasını sağlamak. Çoğu durumda, farklı etki mekanizmaları olan birkaç ilaç birlikte verilerek kanser hücresinin öldürülmesi hedefleniyor.

Kanser kemoterapisi yapmak amacıyla ilaç kullanımı, ilk olarak 20. yüzyılın başında ortaya çıktı. Mustard gazının I. ve II. Dünya Savaşı’nda kullanılması sırasında, beyaz kürelerde düşüklük yaptığı saptanarak hızlı çoğalan kanser hücrelerinde de benzer şekilde öldürücü özellik göstereceği düşünüldü.

1940’lı yıllarda lenfomaların tedavisinde damar yoluyla uygulanarak o günün koşullarında tedavide başarılı bir adım atıldı. Bu gelişme, kanserde etkili olabilecek diğer maddelerin araştırılmasına yol açtı. Günümüzde çok sayıda kemoterapötik ilaç geliştirildi.

Hormon Tedavisi

Prostat ve meme kanseri gibi hormona duyarlı tümörlerin tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılıyor. Uygulama genel olarak ağız yoluyla yapılıyor.

Bir başka uygulama şekli ise enjeksiyon.

İmmunoterapi (Bağışıklık Tedavisi)

Vücudun savunma sistemini uyararak kanser hücrelerinin tanınması ve öldürülmesi için bağışıklık sisteminin doğal olarak ürettiği maddeler kullanılıyor.

Hedefe Yönelik Biyolojik Tedavi

Kanser hücrelerinin taşıdığı ancak normal hücrelerde bulunmayan hedefleri belirleyerek saptanan biyolojik tedaviler, kanser tedavisindeki son 10 yılın en önemli gelişmeleri olarak kabul ediliyor. Kanser tedavisinde geliştirilen hedefe yönelik tedaviler, meme kanseri, bağırsak kanseri, renal hücreli (böbrek) kanserler başta olmak üzere birçok kanser türünde uygulanıyor.

Tıbbi Onkolojiyle Hangi Kanser Türleri Tedavi Ediliyor?

Meme kanseri, akciğer kanseri, mide-bağırsak kanserleri, pankreas kanseri, karaciğer kanserleri, safra kesesi ve yolu kanserleri, baş-boyun tümörleri, osteosarkom ve yumuşak doku sarkomları, beyin tümörleri, böbrek - mesane kanserleri, prostat kanseri, malign melanom, tiroid kanseri, over (yumurtalık) kanseri, serviks (rahim ağzı) kanseri, endometrium (rahim) kanseri, testis kanseri, lenfomalar, multiple myelom gibi birçok kanser türü tıbbi onkoloji yöntemleriyle tedavi edilebiliyor.

Radyasyon Onkolojisi

Radyasyon Onkolojisi, iyonizan radyasyon kullanarak radyasyonun kansere etkilerini, tümörlerin davranışlarını inceleyen ve bu alanda araştırma ve uygulama yapan bilim dalıdır. Radyasyon onkolojisi içinde radyoterapi ve radyocerrahi olmak üzere iki uygulama alanı bulunuyor.

Radyoterapi (Işın Tedavisi) Nedir?

Radyoterapi; kanserli dokunun veya bazı iyi huylu tümörlerin tedavisinin radyasyonla yapılması olarak tanımlanıyor. Bu nedenle halk arasında “Radyasyon tedavisi” ya da “Işın tedavisi” olarak da adlandırılıyor.

Radyoterapide kullanılan ışınlar, tedavi edilen bölgedeki kanser hücrelerinin büyümesini durdurmak ya da o hücreleri öldürmek amacıyla kullanılıyor. Radyoterapi kanser tedavisinde sık kullanılan bir uygulama. Öyle ki, kanser hastalarının yüzde 60-80’inde kanser tanısı konduktan sonra, en az bir kere radyoterapi ihtiyacı oluşuyor.

Kanser (Onkoloji)

Radyoterapi Nedir, Nasıl Uygulanır?

Acıbadem Maslak Hastanesi, Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Enis Özyar, Radyoterapi üzerine soruları yanıtlıyor.

Tedavi Şekli Nasıl Belirleniyor?

Tedavilerin şeklini etkileyen pek çok faktör bulunuyor. Bunların başında; hastanın yaşı, genel sağlık durumu, teşhis edilen kanserin türü, yaygınlığı, yerleşim yeri geliyor.

Tedavi kararları, birçok farklı branştan uzman doktorun hastayı birlikte görüp değerlendirmeleri sonucu alınıyor ve her hasta ayrı değerlendiriliyor. Bu nedenle aynı tip kanser hastası bile olsalar, her hastanın tedavisi, kendi koşullarına göre planlanıyor.

Tedavi Ekibi Kimlerden Oluşuyor?

Radyasyon onkolojisi uzmanı: Vücudun hangi bölgesine, ne kadar radyoterapi uygulanacağına karar veren, doktordur. Tedavi boyunca hastanın takibi, tümördeki değişikliklere bağlı olarak gerekli tedavi değişimi, hastanın yaşadığı yan etkilerin değerlendirilmesi ve tedavisinden sorumludur.

Radyasyon fizikçisi: Radyoterapinin tedavi planlaması, kalitesi ve cihazlarla ilgili teknik destek ve bakım sürecinin koordinasyonu ile güvenliğinden sorumludur. Tedavi planı ve uygulamasında radyasyon onkolojisi uzmanı ile birlikte çalışır.

Radyoterapi teknikerleri: Radyoterapi cihazlarını kullanmak üzere eğitim almış kişilerdir. Tedavi sırasında odada hasta ile birlikte bulunmazlar, ancak kumanda odasında bulunan ekran aracılığıyla; hasta ile kesintisiz iletişim halindedirler. Hastanın doğru pozisyonunun sağlanması, cihazın çalıştırılması ve tedavi esnasında değerlendirme filmlerinin çekilmesinden sorumludurlar.

Onkoloji hemşiresi: Hastanın tedavisi ve takibi süresince radyasyon onkoloğu ile birlikte hastanın en yakınında bulunan ekip üyesidir. Radyoterapinin yan etkileri, hastanın yapması ve yapmaması gerekenler gibi konularda hekim ile hasta arasında köprü görevi yaparlar.

Sekreterya: Hastanın doğru yönlendirilmesi, randevuların düzenlenmesi, dosyaların oluşturulması ve bulundurulması, tedavi ücreti konusunda bilgilendirme ve hastanın sağlık güvencesinin gerektirdiği işlemlerin yapılmasından sorumludur.

Radyoterapi Nasıl Etki Ediyor?

Radyoterapide kullanılan ışınlar, tümörlü dokuların hücre çekirdeğindeki DNA’yı etkiliyor. Hücre çekirdeğindeki DNA yeterince zarar gördüğünde ise hücreler çoğalma yeteneğini kaybediyor. Kanserli dokuda ölen hücreler yenilenmediğinde, kanserin büyümesi duruyor ve kitle küçülüyor; sonuçta, birçok tümör türü tedavi edilebiliyor.

Radyoterapi seansı sırasında verilen yüksek dozdaki radyasyon, hücreleri öldürüyor veya çoğalmalarını engelliyor. Tümör hücreleri birçok normal hücreden daha hızlı bölündüklerinden radyoterapi bu hücreleri yüksek oranda öldürüyor. Normal hücreler de radyoterapiden belli ölçüde etkilense de tümör hücrelerinde olmayan özel onarım mekanizmalarıyla bu etkiden kurtulabiliyorlar.

Diğer taraftan tedavi alanındaki normal hücrelerin, tümörlü hücrelere göre sayısı milyonlarca kat fazladır. Normal hücreleri korumak amacıyla doktorlar, günlük radyasyon dozunu düşük tutarak toplam tedavi süresini uzun bir zamana yayıyorlar. Ayrıca normal dokuyu olabildiğince korumaya ve radyasyonu hastalıklı bölgeye yönlendirmeye özen gösteriyorlar.

Kanser (Onkoloji)

Radyoterapi Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılır?

Acıbadem Maslak Hastanesi, Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Enis Özyar, Radyoterapi üzerine soruları yanıtlıyor.

Radyocerrahi

Radyasyon onkolojisinin uygulama alanlarından biri olan radyocerrahide temel amaç; çok sayıda düşük enerjili ışın demetlerinin hastalıklı bölgeye yönlendirilmesi ve hastalıklı noktada odaklanıp, sadece bu noktada yüksek enerji sağlayarak dokuda değişiklik yaratılmasıdır.

Böylece hastalıklı bölgeye yoğun ışın verilerek kanser hücrelerinin küçülmesi ya da ölmesi sağlanırken, çevresindeki normal dokular da radyasyonun zararlı etkilerinden korunmuş oluyor.

Radyocerrahi Uygulamaları

STEREOTAKTİK RADYOCERRAHİ (SRC)

Koordinatlar yardımı ile bir hedefin tedavisi anlamına gelen SRC, üç boyutlu olarak koordinatların belirlenmesini takiben yüksek dozda uygulanan radyasyonla tümörün tek seansta tamamen harap edilmesi anlamına geliyor. Bu işlem sırasında IGRT uygulanması, hedefin gerçek harabiyeti açısından önem taşıyor.

STEREOTAKTİK RADYOTERAPİ (SRT)

SRC tedavisinin birden fazla seansta; genellikle 3-5 seans uygulandığında tedavi, Stereotaktik Radyoterapi (SRT) olarak adlandırılıyor.

Acıbadem Onkoloji Merkezleri radyasyon onkolojisi bölümlerinde MR-LINAC, Gamma Knife, TrueBeam, Tomoterapi, CyberKnife, Trilogy, Intraoperatif Radyoterapi gibi medikal cihazlar kullanılıyor.

Kanserin nedenleri arasında genetik faktörler kadar çevresel faktörler de rol oynar. Çevresel faktörler yaşam biçimimiz (sigara-alkol tüketimi, beslenme alışkanlıkları) ile hava ve çevre kirliliği gibi faktörlerdir.

Bu faktörlerin bazılarına karşı önlemler alınabilirken, bazıları ise değiştirilemeyen faktörler arasında yer alıyor. Ailede kanser geçmişi, genetik miras, belirli yaşlarda ve kadın-erkek oranına göre dağılımı değiştirilemeyen faktörler arasında yer alıyor.

Fakat sağlıklı bir yaşam ile bazı kanser türlerinin önüne geçilebilir. Örneğin; sigara-alkol tüketimi, sağlıklı beslenme, düzenli spor ve obezite gibi sağlığı etkileyen faktörlerin kontrol altında tutulması gereklidir. Sağlıklı beslenme, fazla kilolardan kurtulma ve sağlıklı yaşamım tarzını sürdürme sayesinde kanser riski yüzde 30-35 oranında azaltılabilir.

Yaşam tarzı değişikliklerininin yanı sıra, kanser belirtisi ya da kişinin herhangi bir yakınması olmasa dahi erken teşhis programlarına katılmak gereklidir. Mamografi, prostat kanseri taraması, HPV testi gibi erken teşhis tarama programları, kanser tedavisinde başarı şansını yüzde 90'a çıkarır.

Günlük hayatınızda yapabileceğiniz küçük değişiklikler sayesinde, kanser riskine karşı korunma sağlayabilirsiniz.

Güneşten Korunma

Güneşin vücudumuza elbette faydaları var ama kontrolsüz güneş ışığı yarardan çok vücuda zarar verir. Bu nedenle yaz aylarında 10.00-15.00 saatleri arasında direkt güneş ışınlarına maruz kalmamaya gayret edin ve çocuklarınızın da bu şekilde maruz kalmamasını sağlayın.

Özellikle çocukluk çağında tekrarlanan güneş yanıkları daha sonraki yıllarda melonom denilen cilt kanserinin oluşum riskini artar. Deniz ve havuz kenarında uzun süreli güneş banyoları yapmayın ve bu mekanlarda güneşe çıkmadan yarım saat önce yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanarak cildinizi koruyun.

Etkilerin Farkında Olun

Ülkemiz güneş ışığı açısından son derece zengin bir ülkedir. Yeryüzüne ulaşan ultraviyole (UV) ışınlarının insan organizması için yararlarının yanı sıra göz ardı edilemeyecek zararları da vardır.

Dünya üzerindeki tüm biyolojik olayların başlaması ve sürdürülmesi, vücudumuzda D vitamininin sentezlenmesi, zararlı mikroorganizmaların yok edilmesi ve insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkileriyle, yaşamsal faaliyetlerimizin üzerindeki etkileri mevcuttur. Bunun yanı sıra UV’nin akut ve kronik yan etkileri oluşabilmektedir.

Akut etkilerine deri yanıkları, güneş çarpması ve de foto alerjik reaksiyonları sayabiliriz. Kronik zararlı etkileri ise deri kanserleri, deride zaman içerisinde incelme, elastikiyetinin bozulması (kırışıklık), kuruluk, kılcal damarların belirginleşmesi, deride leke oluşumu, çillenme, kabalaşma, deri yaşlanması ve bağışıklık sisteminin baskılanması sayılabilir.

Bu zararlı etkiler, insan ve deney hayvanlarında yapılan klinik çalışmalarda uzun süredir bilinmektedir. Bu yan etkiler solaryum gibi suni UV kaynakları içinde aynen geçerlidir. Hatta suni UV kaynaklarından ışın elde etme yılın her mevsiminde söz konusu olabildiği için ve UV ışını daha yoğun ve kısa sürede verildiği için güneşe göre solaryum daha yüksek risk taşımaktadır.

Cilt Kanserine Açısından Kimler Risk Altında?

Uzun süre veya aralıklı olarak yoğun güneş ışığına maruz kalmış kişilerde cilt kanseri riski oldukça yüksek. Cilt kanserinde risk taşıyan diğer riskli gruplar ise şunlar:
  • Açık tenli, açık renk gözlü, kızıl-sarı saçlı veya kolaylıkla güneş yanığı gelişebilen cilt tipine sahip kişilerin malign melanoma yakalanma riski diğerlerine göre daha yüksektir.
  • Uzun süre veya aralıklı olarak yoğun güneş ışığına maruz kalmış kişilerde risk oldukça yükselir.
  • Ailesinde malin melanom olan kişiler normal popülasyona göre 2 kat daha fazla riski taşır.
  • Anormal görünümlü displastik nevus sendromu olan kişilerde de risk artar.

Açık Havada Çalışanlar Dikkat!

Açık tenli kişiler koyu tenli kişilere oranla güneş ışınlarına karşı daha duyarlıdır. Bu da deri kanserlerinin beyaz ırkta siyah ırka göre 15 kat daha fazla görülmesini açıklamaktadır. Ayrıca açık havada çalışan insanların; çiftçiler, denizciler gibi deri kanserlerine yakalanma oranları daha fazladır.

Hem Yaz Hem Kış Döneminde Güneş Işığından Korunmak Gerekli

Güneş spektrumunda yeryüzüne ulaşan ışınlar UVA ve UVB’dir. Bu ışınların deriye ulaşan dozunu belli faktörler arttırmakta veya azaltmaktadır. Bunlar günün belli saatleri, mevsimler, yaşanılan coğrafi bölgeler, havanın bulut yoğunluğu, bulunulan yükseklik ve ışınların yansıyabileceği ortamlarda bulunmak gibidir.

Ülkemiz için UV ışınlarının yeryüzüne yüzde 60‘ının geldiği saat aralığı 11:00-15:00 arasıdır. UV ışınları ekvator bölgesinde maksimum kutuplara gidildikçe minimum seviyededir. Bulutlar UV‘nin yaklaşık yüzde 50 ‘sini engelleyebilir. UV‘nin etkileri her 300 metre yüksekliğe çıkıldıkça artmaktadır.

Özellikle dağlık bölgelerde daha yüksek UV enerjisi vardır. Kar yüzde 50-95, su yüzde 5, çimen yüzde 3, kum yüzde 5 UVA yansıtır. UVA ışını yıl boyunca ve gün içinde değişik saatlerde, mevsimlerde veya hava koşullarında değişmeksizin etkili olmaktadır. UVB ışını yaz aylarında ve yüksek bölgelerde daha yoğundur. UVB doğrudan doku hasarına neden olabilir ama UVB ancak foto ürünleri yoluyla zarar verir.

Uzun yıllar boyunca deri yaşlanması ve kansere yol açan UVB ışını olduğu düşünülürdü ancak son araştırmalar hem UVA‘nın hem de UVB‘nin sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle hem yaz mevsiminde hem kış mevsiminde güneş ışığından korunmak gereklidir. Açık tenli kişiler ve 3 yaşın altındaki çocuklar güneşin olumsuz etkilerinden daha yüksek oranda etkilenmektedir.

Direkt Güneşlenmekten Kaçının

Güneşte deri renginin koyulaşması (bronzlaşması) aslında deri organının, insan organizmasını güneşin zararlı etkilerinden korumak için geliştirdiği bir savunma hareketidir.

Yani UV ışınlarına maruz kaldığımızda deri organımız savunma mekanizmasını çalıştırarak, pigment hücrelerini derinin üst tabakalarına göç ettirerek koruyucu bir perde oluşturmaya çalışmasıdır.

Direkt güneşlenmek önerilmemektedir. Çünkü insan kendini güneş ışınlarından ne kadar sakınırsa sakınsın yaz ve kış mevsimi dahil olmak üzere yaşamsal faaliyetlerine yetecek kadar ışını zaten almaktadır. Bu nedenle ayrıca güneşlenmek gerekli değildir.

Atmosferdeki güneş ışınlarını filtre eden ozon tabakasının delinmesiyle de artık eskiye göre güneşin olumsuz etkileri daha da artmaktadır. Güneşle oluşan kahverengi lekelenmeler kişinin genetik özelliklerine, hormonal faaliyetlerine göre ve bazı alınan gıdalar ve de bazı ilaçlarla (bazı hormon ilaçları, doğum kontrol hapları, bazı antibiyotikler vb.) artabilmektedir.

Bu nedenle kahverengi lekelerin oluşmasında artış varsa kişinin hormon düzeni, aldığı ilaçlar, çok yediği bazı gıdalar gözden geçirilmelidir. Çiller genetik zeminle oluşan cilt lekeleridir. Ancak bunları artıran neden güneş ışınlarıdır. Güneşle tetiklenen bazı alerjik reaksiyonlar vardır.

Bu fototoksik reaksiyon kişinin bünyesel alerjik duyarlılığıyla alakalı olarak gelişmektedir. Ayrıca bu reaksiyonu geliştirebilen, kişinin deri yüzeyinden maruz kaldığı kimyasal maddeler ya da ağız yoluyla almış olduğu kimyasal maddeler olabilir. Bütün bu bilgiler ışığında güneş ışınlarında korunmanın bir yaşam tarzı haline getirilmesi gerekliliği görülmektedir.

Hangi Güneş Koruyucu Kremler Tercih Edilmeli?

Günlük kullanımda krem sürülmesi gereken yerler; açıkta kalan alanlar; yüz, kulaklar, boyun, dekolte ve eller olur. Güneş kremi seçerken mutlaka her iki ultraviyole türünü de kapsayan, UVA ve UVB’ye karşı koruyucu özelliği olan ürünleri tercih edilmelidir.

Kadınlar yaz aylarında önce güneş kremini sürüp sonra makyajlarını yapmalılar. Güneş koruyucu içeren nemlendiriciler ise çok fazla önerilmez çünkü nemlendiricilerin içindeki güneş koruyucuların etkisi bozulabilir. Onun yerine içinde nemlendirici baz bulunan güneş koruyucuları tercih edilmelidir.

Ayrıca yaz aylarında güneşe çıkarken şapka ve gözlük kullanın. Güneşten korunabilmek için açık renkli koruyucu giysiler giymek önemlidir. Geniş kenarlı şapka kullanmak ve güneş gözlüğü takmak, özellikle açık tenli kişilerde büyük fayda sağlar.

Bunlara Dikkat Edin!

Cildinizi düzenli olarak kontrol edin ve gerekiyorsa bir aile ferdinden yardım isteyin. Ayda bir kez gövdenizi, kol ve bacak, avuç içi ve ayak tabanlarına bakın. Saçlı derinizi ve sırtınızı aynayla kontrol edin.

Cildinizi korumak için kozmetik ürünlerin son kullanma tarihine dikkat edin. Son kullanma tarihi ürünlere, ürünün zamanla bozulup cildinize zarar vermesini önlemek için konulmuştur. Aldığınız ürünün üzerinde son kullanma tarihi yoksa raf ömürleri 3 yıl olduğunu unutmayın. Sıcak ortamda bırakılmışlarsa bu sürenin kısaldığını da aklınızda tutun.

Kullandığınız hormon ilaçları, antibiyotik, tansiyon, kolesterol, diyabet veya ağrı kesici gibi ilaçlar güneşe hassasiyeti artırıyorsa, nasıl bir önlem almanız gerektiği konusunda doktorunuzdan bilgi alın.

Sigarayı Bırakma

Sigara; kanser, kalp ve akciğer hastalıkları başta olmak üzere birçok sağlık sorununun başlıca nedenlerinden biri. Dünyada her yıl 5 milyon kişi ve Türkiye’de 100 binden fazla kişi yani ölen her 4 kişiden biri, tütün kullanımına bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor. Bu sayının 2030 yılında 240 bine ulaşılacağı tahmin ediliyor.

Erkeklerde tüm kanser türlerine bağlı ölümlerin yüzde 35’i, kadınlarda ise yüzde 15’inin nedeni sigara. Akciğer kanserine bağlı ölümlerin ise yüzde 90’ının temelinde sigara yatıyor. Özellikle sigara ile doğrudan ilişkili olan akciğer kanseri, kanser nedenli ölüm oranında birinci sırada yer alıyor.

Kronik bronşit ve amfizem gibi nefes darlığı yapan solunum sistemi hastalıklarının en önemli nedeni de yine sigara. Bu hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedenlerin oranı, hiç içmeyenlere göre 40 kat fazla. Ayrıca sigara; kan dolaşımı ve damarlar üzerine etkileri nedeniyle beyin damarı hastalıkları ve felç olma riskini artırır, bacak kangrenlerine neden olabilir.

Sigara Hangi Hastalıkların Oluşum Riskini Artırır?

Sigara bağımlılığı ve birçok kanser türü arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Sigara; akciğer bağımlılığı başta olmak üzere, gırtlak, prostat, diş eti ağız, mesane, yemek borusu, dil, pankreas, bademcik ve rahim ağzı kanserlerinin oluşum riskini artırır.

Ayrıca; erkeklerde iktidarsızlık, felç, ülser, kronik bronşit, bacak damar hastalıkları, kalp krizi, kadınlarda kısırlık ve KOAH gibi hastalıklara da yol açar. Sigara içenlerin akciğer kanseri olma riskleri; süresine ve ne kadar içtiklerine bağlı olarak değişir. 20 yıldan fazla sigara içenlerde risk çok fazla. 20 yılın üzerinde sigara içenlerde ise risk hiç içmeyenlerin seviyesine inemiyor. Fakat bunun üzerine eklenecek her yıl riskin boyutlarını artırır.

Sigarayı Bırakma Evresinde Vücutta Meydana Gelen Değişiklikler Neler?

  • 20 dakika sonra, kan basıncı ve nabız normale döner, el ve ayak dolaşımı düzelir.
  • 8 saat sonra, kan oksijen düzeyi normale döner, kalp krizi geçirme riski azalır.
  • 24 saat sonra, vücut karbonmonksitten arınır.
  • 48 saat sonra, kandaki nikotin düzeyi azalır, tat ve koku duyusu artar, peptik ülserli hastaların tedaviye verdikleri cevap artar.
  • 72 saat sonra, hava yollarının gevşemesi sonucu nefes alıp verme rahatlar, solunum yolları fonksiyon görmeye başladığı için sekresyon miktarı artar, hava yolları kendi kendini temizlemeye çalışır. Enerji düzeyi artar.
  • 2-12 hafta sonra, tüm vücuttaki dolaşım düzelir, solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riski azalır, yürürken yorulma ve tıkanma daha az görülür.
  • 3-9 ay sonra, öksürük, kısa aralıklarla nefes alıp verme ve wheezing yani hırıltılı ya da ıslık sesli soluk alıp verme gibi solunum yolu problemleri düzelir, akciğer fonksiyonları yüzde 5-10 oranında artar.
  • 12 ay sonra, koroner kalp hastalığı riski yarı yarıya azalır.
  • 12-36 ay sonra, mesane kanseri riski yüzde 50 azalır.
  • 5 yıl sonra, kalp krizi geçirme riski, yemek borusu ve ağız boşluğu kanserleri riski yüzde 50 azalır.
  • 10-15 yıl sonra, kalp krizi geçirme riski hiç içmeyenlerle aynı seviyeye iner, akciğer kanseri riski sigara içenlere göre yüzde 50 azalır.
  • Sigarayı bırakmak sosyal hayatı da olumlu etkiler

Genel sağlık açısından meydana gelen düzelmelerin yanında sigarayı bırakmanın sosyal hayatta da olumlu değişiklere neden olur. Öncelikle yiyeceklerden alınan tat artar, koku duyusu gelişir. Sigaraya sürekli olarak ödenen bedel ortadan kalkar.

Ev, araba gibi kapalı ortamlarda solunan hava daha temiz hale gelir. Aile içinde bebek ve çocukların sigaradan olumsuz etkilenmesinin önüne geçilmiş olur. Sigarayı bırakmak cinsel hayatı da olumlu yönde etkiler. Bununla birlikte bağımlılığın verdiği yoksunluk anları, endişe ortadan kaybolur ve kişi kendisini fiziksel olarak çok daha zinde hisseder.

Sigarayı Bırakmada Yeni Tedavi Yolları

Sigarayı bırakmada ilk adım karar vermek ve iradeli olmak. Ancak uzun süren bu bağımlılıktan kurtulmak için yardım almak gerekli olabilir. Sigarayı bırakma aşamasında çeşitli tedavi yolları bulunur. İlaç tedavisi ve replasman tedavileri yardımcı yollar arasında.

İlaç Tedavisi

Bazı insanlar, bağımlılığın yanı sıra genetik olarak da yatkın oldukları için sigarayı daha zor bırakır. İlaç, beyindeki içme isteğini azaltır. Bu ilaçlar sigarayı bırakmakta zorlanan kişilerde kullanılabilir.

Replasman Tedavileri

Nikotin maddesi, kişiye nikotin bantlarıyla dışarıdan verilir. Nikotin sakızları, hatta nikotin spreyleri de bulunur. Sigara ağızlıkları, yani nefesle çekilen mentollü ağızlıklar da bulunur. Ancak bu nikotin bantlarının her gün değiştirilmesi ve geceleri çıkarılması gerekir.

Bu bantların da dozları bulunur. Bağımlılık düzeyi çok yüksekse, en yüksek dozdan başlanır. Bu yöntem, ilaca ek olarak da uygulanabilir. Etkinlik sağlanması için kombine tedaviler önerilir. Sigarayı bırakma konusunda çok zorlanan kişiler için ilaç, nikotin bandı ve nikotin sakızı bir arada uygulanabilir. Ancak bu tedavilerin doktor kontrolünde uygulanması gerekir. Aksi halde kontrolsüz kullanımda sağlık açısından zararlı sonuçlar doğurabilir.

Beslenme

Araştırmalar, beslenme ve kanser arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. Besinler bazen olumlu bazen de olumsuz etkiler yapabiliyorlar. Bir yandan kanser yapıcı, diğer yandan kanser önleyici maddeleri içeren besinlerde pişirme ve saklama koşullarından dolayı zararlı maddeler oluşabiliyor.

Bazı besinler, uygun pişirme yöntemleri ile zararlı kimyasal maddelerin kanser yapıcı etkilerini önleyebiliyorlar. Hücrede hasar oluşturarak kanseri tetikleyen toksik kimyasallar oksidant olarak adlandırılıyor. Bazı besin ya da tat verici olarak yemeklerde kullanılan bazı bitkilerin yaprakları, çiçekleri, meyveleri, soğanları ve tohumları oksidanlara karşı hücreleri koruyan oksidant karşıtı yararlı kimyasalları içeriyor. Bunlara verilen isim, antioksidant.

Beslenmeye dikkat ederek ve sigaradan uzak durarak kanserin oluşumu engellenebiliyor. Çünkü mide, kolon ve rektum, karaciğer, pankreas, böbrek, prostat gibi birçok kanserin oluşma nedenlerinin başında da beslenme geliyor.

Kansere Karşı Beslenme Düzeni

Kanserden korunabilmek öncelikle bağışıklık sistemini güçlendirmek, kansere yol açabilecek gıdalardan ve alışkanlıklardan uzak durmakla mümkün. Kanserden korunabilmek için 4 farklı besin grubuna gün içindeki öğünlerde yer verilmesi gerekiyor.

Ekmek grubu, et grubu, süt grubu ve sebze ve meyve grubuna günlük beslenmede yer vermek, kısaca düzenli ve doğru beslenmek kanserden korumak için önem taşıyor. Akdeniz diyeti olarak bilinen bol miktarda meyve, sebze, zeytinyağı tüketilmesi, doymuş yağlardan uzak durulması gerekiyor.

Uzmanlar antioksidant özellik gösteren besin öğelerine (Kurubaklagiller, tüm sebze ve meyveler, tam tahıl grubu, balık, zeytinyağı) günlük beslenmede yer verilmesi gerektiğini vurguluyor.

Kanserden Korunmak İçin Beslenme Kuralları

Dünyada her yıl 13 milyon, Türkiye’de ise 150 bin yeni kanser vakasının ortaya çıkıyor. Her yıl katlanarak artan kanser vakaları üzerine yapılan araştırmalar, yanlış beslenmenin kansere neden olabileceğini gösteriyor. Peki kansere karşı nasıl beslenmeli, nelere dikkat etmeli?

İşte madde madde sağlıklı beslenmenin kuralları

Fazla Kilolara Veda Edin

Obezite, kansere yol açabilen bir hastalık. Bu nedenle fazla kilolarınızdan kurtulun. Uygun bir beslenme programı uygulayın, fiziksel aktivitelerinizi artırın. Kilo kontrolünüzü sağlayamadığınız noktada diyetisyen ve hekiminizden profesyonel destek alın.

Her Besin Grubundan Beslenin

Tek tip beslenen kişilerin kansere yakalanma riski daha yüksek. Bu nedenle sofranızda her besin grubuna yer açın. (Et, yumurta ve kuru baklagiller, süt ve süt ürünleri, sebze ve meyve grubu, yağ grubu).

Yağ Tüketimini Azaltın

Yemeklerinizi sıvı yağlarla pişirin ve az yağ kullanın. Kaymak, krema, mayonez, kızartılmış besinler vb. çok yağ içeren besinleri daha az tüketin. Kansere karşı trans yağ asitleri içeren margarinleri, cipsleri, kızartılmış besinleri ise tüketmeyin.

Yağı Yakmadan Yemeğe Katın

Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme ve buğulama gibi yöntemlerle pişirin, yağı üzerine sonradan ekleyin. Kızartmalar ve mangalda pişirilen besinlerde kanserojen maddelerin oluştuğunu unutmayın.

Omega 3 İçin Haftada 3 Kez Balık

Omega 3 yağ asitlerinin koruyucu etkilerinden faydalanabilmek için haftada 2–3 kez buğulama veya fırında pişirilmiş balık tüketin. Bu yağ asitini içeren, soya ve kanola yağı, soya fasulyesi, keten tohumu, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve semizotu gibi besinlere de diyetinizde mutlaka yer verin.

Eti, Yoğurdu Az Yağlı Tüketin

Yağlı süt, yoğurt, peynir ve etler de yüksek oranda doymuş yağ içerir. Kansere karşı bu besinlerin az yağlı olanlarını tercih edin. Unutmayın; yüksek yağ alımı, akciğer, rektum, meme ve prostat kanseri riskini artırıyor.

Lezzete Aldanmayın

Az yağlı kırmızı eti haftada 2 kez tüketin. Tavuk ve hindinin çok yağ içeren derisini tüketmeyin. Kansere karşı çok yağ içeren ve koruyucu katkı maddeleri içeren salam, sosis, sucuk, pastırma gibi işlenmiş et ürünlerinin tüketimlerini sınırlayın.

Süt, Kansere Karşı Koruyucu

Kalsiyum, fosfor ve B grubu vitaminlerden zengin ve özellikle kolon kanserine karşı koruyucu olan süt ve süt ürünlerine mutlaka diyetinizde yer verin. Kansere karşı günlük 2–3 su bardağı kadar yarım yağlı süt ve yoğurt tüketin.

Kefir Tüketiyor musunuz?

Kefir, probiyotik süt ve yoğurtlar, yararlı bakterileri içerirler ve bağışıklık sisteminizi güçlendirirler. Antikanserojen bu besinlerden günlük olarak 1 su bardağı kadar tüketebilirsiniz.

Daha Çok Yulaf Tüketin!

Tahıl grubundaki besinlerden günde 6 ve daha çok porsiyon tüketin. Saflaştırılmış beyaz un, beyaz ekmek ve pirinç yerine besin değeri daha yüksek olan kepekli ekmek, tahıllar, kuru baklagilleri tercih edin.

Kansere karşı besin öğelerinin ve suda eriyen vitaminlerin kayıplarını en aza indirmek için kuru baklagillerin, makarnanın ve sebzelerin haşlama sularını dökmeden pişirin.

Kaç Porsiyon Meyve Yiyorsunuz?

Meyve ve sebzeyi az tüketen kişilerde kanser riskinin 2 kat fazla olduğunu biliyor muydunuz? Meyve tüketimi özellikle akciğer, özefagus, ağız boşluğu, pankreas, mide, kolon, rektum, mesane ve larenks kanserlerine karşı koruyucudur. Kansere karşı her gün çiğ sebzeler ve salatalar ile sebze yemeklerinden 2–4 porsiyon, meyvelerden 3–4 porsiyon tüketin.

Şekeri Azaltın

Meyve ve sebzeyi az tüketen kişilerde kanser riskinin 2 kat fazla olduğunu biliyor muydunuz? Meyve tüketimi özellikle akciğer, özefagus, ağız boşluğu, pankreas, mide, kolon, rektum, mesane ve larenks kanserlerine karşı koruyucudur. Kansere karşı her gün çiğ sebzeler ve salatalar ile sebze yemeklerinden 2–4 porsiyon, meyvelerden 3–4 porsiyon tüketin.

Çok Tuzda Mide Kanseri Riski

Çok tuz kullanımı ve tuzlu besinlerin tüketimi mide kanseri riskini artırıyor. Çok tuzlu besinler, salamuralar, turşular vb. çok tuz içeren besinlerin sık ve çok tüketimlerinden kaçının.

Yemeklerinizi pişirirken kekik, kimyon, nane, kırmızı biber, soğan, sarımsak, maydanoz gibi baharatları kullanarak tuz kullanımını azaltabilirsiniz. Besin maddelerini tuzlayıp saklamak yerine dondurarak saklama yöntemini tercih edin.

Küflü Peynirleri Yemeyin!

Nemli yerlerde saklanan tahıl, un, kurubaklagiller ile ceviz, fındık, fıstık benzeri yağlı tohumlar ve baharatlarda küf ve toksinler oluşabiliyor: Bu toksinlerden aflatoksin özellikle karaciğer kanseri için bir risk faktörüdür. Bu besinleri kuru ve serin yerlerde saklayınız. Kansere karşı küflü peynirleri de tüketmekten kaçının.

Günde 2 Litre Sıvı Tüketin

Kansere karşı günlük 1, 5-2 litre kadar su ve sıvı tüketin: Aldığınız sıvılar, su, meyve suyu, çay, bitki çayları (ıhlamur, adaçayı, yeşil çay, kuşburnu vb.), komposto ve hoşaflar, ayran olabilir.

Alkollü İçkilerden Sakının

Kansere karşı günlük 1, 5-2 litre kadar su ve sıvı tüketin: Aldığınız sıvılar, su, meyve suyu, çay, bitki çayları (ıhlamur, adaçayı, yeşil çay, kuşburnu vb.), komposto ve hoşaflar, ayran olabilir.

Spor

Düzenli olarak yapılan egzersizin kilo kontrolünü sağlamanın yanında bağışıklık sistemini de güçlendirdiği, en önemlisi kanser riskini azalttığı biliniyor. Günde en az 30-40 dakika tempolu olarak, kalp hızını artıracak şekilde, spor ayakkabılarla yürüyüş yapılması önem taşıyor. Haftada en az 1-2 gün daha yüksek tempolu egzersiz yapılmasında da fayda var.

Günümüzde çocukluktan başlayarak toplumun büyük kesiminde görülen obezite, yani fazla kilolu olmak özellikle meme, yumurtalık, rahim, kalın bağırsak kanseri için risk faktörü oluşturuyor. Düzenli egzersiz yapıldığında kişiler kilolarını korurken kanserden de korunabiliyor.

Her Yerde Egzersiz Yapabilirsiniz!

Ev temizliğinden bahçe ile uğraşmaya, çocuklar ve torunlarla oynamadan köpek gezdirmeye her türlü ‘düşük şiddetli aktivite’ bile sağlığa faydalı. Fiziksel aktivite her yaş için olmazsa olmaz bir gereksinimdir. Çocukluk döneminde, yetişkin ve yaşlılardan daha yoğun ve şiddetli düzeyde fiziksel aktivite yapmak gerekir. Egzersizin de sporun da yemekten iki-üç saat sonra yapılması faydalı.

Bir Çift Ayakkabı, Güvenilir Bir Yol Yeterli!

Sağlıklı yaşlanmanın yolu hareketliliğimizi ve fiziksel aktivitemizi artırmaktan geçiyor. Bu amaçla ayakkabıdan ve yürünecek güvenilir bir yoldan başka bir şeye ihtiyacımız yok aslında. Yollarımızın güvenirliliği maalesef çok yetersiz, ama uygun niteliğe sahip yol bulduğunuzda da fırsatı kaçırmamada çok fayda var.

Ana hedef günde 10 bin adım. Spor yaparken gerçekçi hedefler konulması gerekir, aksi halde fayda zarara hatta hayat kaybına yol açabiliyor. Spora başlamadan önce sağlık kontrolünün de faydalı olacağını söylüyor.

  • İşe giderken toplu taşıma araçlarını tercih edin.
  • Araçla gidiyorsanız aracınızı işyerinize biraz uzak yere park edip yürüyün.
  • Ofiste günde birkaç kere merdiven inip çıkın.
  • Asansör yerine merdiven kullanın.
  • Tatil günlerini kapalı mekanda değil açık havada geçirin, hareket edin.
  • Otururken öne eğilmeyin, dik durun, dik yürüyün.
Evde Yapılabilecek Pratik EgzersizlerŞınav Çekme

İster kapıda/duvarda, ister yerde diz veya ayak parmakları üzerinde çekilebilir. Ellerinizi yaklaşık omuz genişliğinde açıp yere veya duvara/kapıya yerleştirin. Bu şekildeyken dirsekleri büküp uzatarak gövdeyi yere/duvara/kapıya doğru hareket ettirin. Böylece kol ve gövde kaslarını hareket ettirmiş oluyorsunuz.

Mekik Çekme

Dizleriniz ve kalçanız hafif bükülü şekilde yere yatın. Bu şekilde yatarken, gövdenizi yerden 30-45 derece kaldırın ve bu şekilde 5 saniye durun. Bu hareket karın kaslarımızın kuvvetini artırıyor.

Ters Mekik

Yüzüstü elleriniz yanlarda yere yatın. Bu şekilde yatarken, kafanızı ve gövdenizi yerden kaldırmaya çalışın ve bu şekilde 5 saniye durun. Bu hareket sırt kaslarımızın kuvvetini artırıyor.

Kanepe/Sandalyeye Oturup Kalkma

Kollarınızı gövdede çaprazlayacak şekilde kanepe/sandalyeye oturun. Bu şekilde otururken, sandalyeden kalkın ve tekrar oturun, hareketi tekrarlayın. Bu hareketi zorlaştırmak için sandalye/koltuk yüksekliğini azaltabilirsiniz. Bu hareket bacak ve kalça kaslarımızı kuvvetlendiriyor.

Merdiven İnip/Çıkma

Bu aslında fiziksel aktivite olmasına karşın, isterseniz bunu egzersiz olarak tempolu olarak yapabilirsiniz.

İşyerinde 4 Adımda Egzersiz
  • Kapı veya odada köşeye geçin. Kollarınızı omuz hizasına kadar kaldırın, yüzünüzü köşeye/duvara dönün, dirseklerinizi bükün ve kapıya/köşeye yerleştirin ve gövdenizi öne doğru alın. Bu şekilde 30-45 saniye kadar kalın, bu hareketi 4-5 kez tekrarlayın.
  • Bir elinizle kafanızı yana doğru eğerken, diğer elinizi dirsekten bükülü şekilde arkadan belinize doğru alın. Bu şekilde 30-45 saniye kadar kalın, bu hareketi 4-5 kez tekrarlayın.
  • Ellerinizi belinize koyun. Ellerinizi belinizden ayırmadan dirseklerinizi arkadan birbirine doğru yakınlaştırmaya çalışın. Bu şekilde 5 saniye kalın ve bu hareketi 20-30 kez tekrarlayın.
  • Elleriniz yanınızda dik bir şekilde durmaya çalışın ve bu pozisyonda iken omuzlarınızı yukarı ve geriye doğru alın. Bu şekilde 5 saniye kalın ve bu hareketi 20-30 kez tekrarlayın.
Bu Hastalıkların Ortak Nedeni; Hareketsizlik!

Fiziksel hareketsizlik, dünya genelinde ölüme neden olan risk faktörleri arasında dördüncü sırada yer alırken, modern çağın salgın hastalıklarından obezitenin de ana nedenlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Günümüzde artık diyabet, tansiyon, kalp damar hastalıkları, kireçlenme, osteoropoz, hipertansiyon ve hiperlipemi (kan yağlarının artması) gibi birçok hastalığın tedavisinde sadece ilaç kullanımının yeterli olmadığı kanıtlanmış durumda.

Hastalar hangi ilacı alırlarsanız alın diyetinize dikkat etmediğiniz ve egzersiz yapmadığınız sürece hastalıklarınızı kontrol altına alamazsınız. İşte, fiziksel hareketsizliğin neden olduğu o hastalıklar;

  • Diyabet
  • Obezite
  • Yüksek tansiyon
  • Kalp ve damar hastalıkları
  • Kas ve iskelet sistemi hastalıkları
  • Bazı kanser türleri
  • Solunum sistemi hastalıkları
Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 21 Ekim 2019 Pazartesi Yayımlanma Tarihi: 22 Şubat 2019 Cuma

Benzer İlgi Alanları

DAHA FAZLA GÖRÜNTÜLE

Tıbbi Birimler

Medikal Teknolojiler

Kanser (Onkoloji) biriminde yer alan tüm medikal teknolojik cihazlarımızı görüntülemektesiniz.

İletişim

Güvenlik Kodu

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

YUKARI
İçindekiler
Size ulaşmamızı ister misiniz?