Daha iyi bir deneyim için konum izni vermelisiniz.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
İçindekiler

Meme Hastalıkları Nelerdir?

Meme hastalıkları, özellikle de meme kanseri, toplumda gittikçe daha yaygın hale gelen sağlık sorunlarından biridir. Acıbadem Sağlık Grubu hekim kadrosu, medikal teknolojik altyapısı ve hasta güvenliği odaklı hizmet anlayışıyla çeşitli meme hastalıkları ve meme kanserinde hastalarına en güncel tanı ve tedavi hizmetlerini sunuyor.

Meme hastalıkları ve meme kanserinin tedavisinin yanı sıra, tedavi sırasında meme görünümünün korunmasına yönelik meme koruyucu cerrahi uygulamaların da yapıldığı Acıbadem’de, birçok hastanın bu süreci daha kolay atlatması için psikolojik destek de veriliyor.

3 Boyutlu Tomosentez Özellikli Dijital Mamografi cihazından, ameliyatta kullanılan Tek Doz Radyoterapi yöntemine kadar, tümörlerin tespitinden tedavisine meme sağlığı alanında ihtiyaç duyulan birçok cihazı bünyesinde barından Acıbadem Sağlık Grubu, bu bileşenler sayesinde hastaların tedavi sürecinde ihtiyaç duydukları her konuda hizmet vermeyi amaçlıyor.

Çok Yönlü Yaklaşım

Meme kanserinin tanı ve tedavisi, çok yönlü bir anlayışla, farklı alanlarda uzmanlaşmış doktorların bir arada çalışarak görüş alışverişinde bulunmasını ve kararların ortak alınmasını gerektiriyor. Bu yaklaşım sonucu, her hastanın tanı ve tedavi aşamaları konusunda ilgili doktorlar görüş birliğine vararak tedavi sürecine başlıyorlar.

Bu birimlerde hastalara genel cerrahi, estetik ve plastik cerrahi, radyoloji, patoloji, tıbbi genetik, tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi hekimlerinden oluşan bir ekiple ve teknolojik altyapının desteğiyle kapsamlı tanı ve tedavi hizmetleri sunuluyor. Bunların yanı sıra, tedavi süreci beslenme danışmanlığı, psikososyal destek, fizik tedavi ve rehabilitasyon ile programlarıyla destekleniyor.

Tanı ve Tedavi Hizmetleri

Hastanelerimizde meme kanserinin tanısı için sunulan hizmetler arasında klinik meme muayenesi, 3 boyutlu Tomosentezli dijital mamografi, 4 boyutlu ultrasonografi cihazları ve biyopsi olanakları yer alıyor. Önleyici sağlık hizmetleri kapsamında, hastalara kendi kendine meme muayenesi eğitimi verilerek meme kanseri tarama programları oluşturuluyor.

Ayrıca meme kanserine yakalanma riski yüksek olan kadınlar için düzenli takipler düzenleniyor ve özel danışmanlık hizmeti veriliyor. Böylece risk altındaki kadınlar için erken teşhis olanağı sağlanarak, ileride kansere yakalanma ihtimalleri aza indirilmesi amaçlanıyor.

Meme Koruyucu ve Onkoplastik Cerrahi Uygulamaları

Kanserli doku nedeniyle memenin tümünün alınması, pek çok kadın için istenmeyen bir durum. Meme kaybı, psikolojik olarak genel beden algısını zedeliyor. Bu nedenle güncel tıp uygulamalarında memenin mümkün olabildiğince korunmasına yönelik cerrahi yöntemler tercih ediliyor.

Meme kanseri konusunda, genel cerrahi uzmanlar tarafından hastalara onkoplastik cerrahi ve yenilikçi rekonstrüktif teknikleri ile hizmet veriliyor. Gerekli olduğu takdirde, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanlarının da tedavi sürecine katılımıyla hastanın memesini doğal haline dönüştürecek operasyonlar gerçekleştirilebiliyor.

Meme Sağlığı

Erken Fark Edersen Çok Şey Fark Eder!

Meme sağlığımızı korumak için farkında olmak yetmez, ertelemeyin, harekete geçin! Elle kendi kendinize muayenenin yanı sıra her yıl düzenli tarama yaptırarak sağlık risklerine karşı önlem alın, erken teşhis imkanı yakalayın…

Meme Kanseri Nedir?

Meme kanseri; süt bezleri veya sütü meme başına taşıyan kanallardaki hücrelerin kontrolden çıkarak gelişmesi sonucu meydana gelir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; sağlıksız yaşam, menopoz ve genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonu meme kanseri riskini artırıyor.

Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücreler arasında, çeşitli etkenler sonucu kontrolsüz şekilde çoğalan ve başka organlara yayılma potansiyeli taşıyan hücrelerden meydana gelen tümöral oluşumdur.

Meme kanserine hangi etkenlerin neden olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak günümüze kadar yapılan çalışmalarda, yüksek olasılık gösteren bazı faktörler belirlenmiş bulunuyor. Bazı kadınlarda genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonları (genlerde kansere eğilim yaratan bozukluklar) meme kanseri riskini artırırken, diğerleri kadın olmak dışında bir risk faktörü taşımıyor.

Dünya Genelinde Meme Kanseri

2020 yılında dünya genelinde 2, 3 milyon kadına meme kanseri tanısı konuldu ve 685.000 kişi bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirdi. 2020 yılı sonunda son beş yıl içinde 7, 8 milyon kadına meme kanseri tanısı konuldu ve bu da meme kanserini dünya genelinde en yaygın görülen kanser türü haline getirdi. Meme kanseri, dünya genelinde her yaşta kadınlarda görülebilen bir hastalıktır, ancak yaş ilerledikçe (genetik faktörler, menopoz, sağlıksız ve hareketsiz yaşam tarzı vb. nedenlerle) risk artar.

Meme Kanseri Evreleri

Meme kanserinin evreleri memedeki tümörün boyutları, koltukaltındaki lenf bezlerine yayılımı ya da uzak organlardaki metastazlarına göre belirlenir. Evre 0’da kanserin yayılma riskinin olmadığı “in-situ” denilen dönemdir. Sonraki Evre 1’de tümör boyutları 2 cm’den küçüktür, lenf benzlerine atlamamıştır. Evre 2’de tömür boyutu 2 cm’den küçük ya da büyük olup lenf bezine atlama ihtimali vardır. Evre 3’ünde boyutlar büyümüştür ve koltukaltı lenf noduna atlamıştır. Evre 4’te ise meme, koltuk altı, kalp, akciğer, karaciğer, beyin gibi uzak organlarda kanserin yayılması söz konudur.

Meme kanserinin evreleri hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.

Meme Kanseri Nasıl Anlaşılır?

Meme kanseri bazı hastalarda herhangi bir belirti vermezken, bazı hastalarda ise genellikle kendini belli eden sert kitlelerin ele gelmesi ile fark edilir. Meme kanseri çoğunlukla kadınların kendi kendini muayene etmesi ya da mamografi ve ultrasonografi taramalarında ortaya çıkar. Meme kanserinde en çok şikayet edilen ve fark edilen memede kitle oluşumudur.

Peki, meme kanseri nasıl anlaşılır? Meme kanseri, meme başında kanlı akıntı, içeri çekilme ya da meme cildinde çöküntü, çekilme ve portakal görünümü alması meme kanserinin başlıca habercilerindendir. Ayrıca aniden gelişebilen kızarıklıklar, şişlikler ve asimetrik şekilde büyümeler görülmesi de mümkündür. Yine, en önemli belirtilerinden biri olan meme başının kabuklanması ve egzama tarzı bir görünüme sahip olmasıdır.

Meme kanseri, genellikle herhangi bir ağrıya yol açmaz. Kadınlar yukarıdaki durumları kendi kendine muayene sonucunda fark edebilirler. Fakat bazı durumlarda memelere yakın bir noktadan ağrı hissi ile doktora başvuru yapabiliyorlar. Bu gibi durumlarda hekiminiz tarafından size mamografi taraması önerebilir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün yaygınlaşan meme kanserine, her sekiz kadından biri yakalanıyor. Fakat teknoloji ile birlikte gelişen tıp dünyasında, son yıllarda hastalıkla mücadelede yeni tedavi yöntemleri de geliştiriliyor. Meme kanseri olan bir kadın erken tanı ve doğru tedavi yöntemleriyle hastalığı tamamen yenebiliyor. Bu yüzden kadınların adet dönemlerinden bir hafta sonra kendilerini muayene etmeleri önemlidir.

İnflamatuvar Meme Kanseri

İnflamatuvar meme kanseri, meme kanserinin en kötü ve hızlı seyreden tipi olarak kabul ediliyor. Memeyi tamamen saran memenin iltihabi hastalıklarıyla karışabiliyor. Kitle belirtisi vermeden yaygın kızarıklık ve sertlikle seyrediyor. Antibiyotik tedavisine rağmen iyileşmeyen memenin iltihabi hastalıklarında mutlaka meme kanserinin akla getirilmesi ve biyopsi alınması gerekiyor.

Hastalığın Durumuna Göre Farklı Tedaviler

Erken evrede tespit edilen meme kanserinin tedavisinde ilk tercih olarak cerrahi yöntemler kullanılıyor. Genellikle cerrahi uygulamaların ardından sistematik tedavi yöntemleri kemoterapi ve/veya hormonterapi uygulanıyor. Kanser tedavisinde sıklıkla tercih edilen radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek ve tümörleri ortadan kaldırmak amacıyla uygulanıyor.

Meme Kanseri Tedavi YöntemleriMeme kanserinin tedavisinde hastalığın seyrine göre tedavi yöntemleri değişse de bunları; cerrahi, ilaç tedavisi (kemoterapi), hormonoterapi (hormonal ilaçlarla tedavi), radyoterapi ve biyolojik tedaviler şeklinde sıralamak mümkün. Hangi tedavinin öncelik kazanacağı ise hastalığın klinik evresiyle ilgili bir durum.

Erken evrede yakalanan meme kanserlerinde ilk tercih, cerrahi oluyor. Cerrahi yöntemde ya meme tümörü, etrafında temiz doku olacak şekilde meme dokusundan çıkarılıyor ya da tüm meme alınıyor. Ayrıca koltukaltına tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak için bazı lenf bezleri çıkarılıyor.

Yapılan cerrahi girişimlerle öncelikle hastalığın evresi belirleniyor ve hangi ek tedavilerin gerekli olduğu (ışın, hormon, kemoterapi) saptanıyor. Günümüzde cerrahi tedavideki gelişmeler ve yapılan ek tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde birçok hastada başarılı sonuçlar alınabiliyor.

Meme AmeliyatıMeme kanseri tedavisinde, erken evrede yakalanan meme kanserlerinde ilk tercih, cerrahi yani meme ameliyatı oluyor. Cerrahi yöntemde ya meme tümörü, etrafında temiz doku olacak şekilde meme dokusundan çıkarılıyor ya da tüm meme alınıyor. Ayrıca koltukaltına tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak için bazı lenf bezleri çıkarılıyor. Yapılan meme ameliyatları öncelikle hastalığın evresi belirleniyor ve hangi ek tedavilerin gerekli olduğu (ışın, hormon, kemoterapi) saptanıyor.

Meme kanseri tedavisinde, günümüzde cerrahi tedavideki gelişmeler ve yapılan ek tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde birçok hastada olumlu sonuçlar alınabiliyor.

Meme Koruyucu Cerrahi

Meme kanserine yakalanan hastalar, memede oluşan yinelemeler nedeniyle değil sistemik tekrarlama yani yayılım (metastaz) nedeniyle kaybediliyor. Bu anlamda, meme kanseri tedavisinde memenin tümünü almak yerine, tek tümör odaklı uygun vakalarda meme koruyucu cerrahi yöntemiyle tümörlü dokunun çıkarılması tercih ediliyor. Meme koruyucu cerrahide tümör dokusu, etrafındaki yaklaşık 1-2 cm. normal meme dokusu ile birlikte çıkarılıyor (geniş eksizyon, tümörektomi, lumpektomi).

Memedeki o bölgenin daha geniş çıkarılmasına dayanan diğer teknikler "kadranektomi" veya "parsiyel mastektomi" olarak adlandırılıyor.

Ele gelmeyen ve kötü huylu olduğu düşünülen, mamografi veya ultrason eşliğinde telle işaretlenen kitlelerinse, tel kılavuzluğu veya ROLL (Radionuclide-Guided Occult Lesion Localisation) tekniğiyle çıkarıldıktan sonra filmi çekilerek çıkarılıp çıkarılmadığı kontrol ediliyor.

Meme Sağlığı

Meme Kanserinin Cerrahi Tedavisinde Memenin Tümünün Alınması Ne Zaman Gerekli Oluyor?

Acıbadem Maslak ve Bakırköy Hastaneleri Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanserinin cerrahi tedavisinde memenin tümünün alınmasıyla ilgili açıklama yapıyor..

Mastektomi

Mastektomi (memenin tümünün alındığı ameliyatlar) geçmişte yaygın olarak, günümüzde ise meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı büyük çaplı ve/veya memede yaygın dağılım gösteren (birden çok odaklı tümörler) tümörlü hastalar için tercih ediliyor.

Bu tür ameliyatlar erken evre tümörlerde, deri koruyucu veya yerleştiği yer meme başına uzak tümörlerde, ‘meme başı koruyucu mastektomi’ şeklinde de gerçekleştirilebiliyor.

Mastektomi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Meme Sağlığı

Meme Kanserinin Cerrahi Tedavisinde Memenin Alınması Her Zaman Gerekli Mi?

Acıbadem Maslak ve Bakırköy Hastaneleri Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, Meme kanserinin cerrahi tedavisinde memenin alınması konusunda açıklama yapıyor.

Meme Onarımı (Meme Rekonstrüksiyonu)Meme onarımı, meme kanseri nedeniyle kaybedilen memenin doğal haline getirilmesi için yapılıyor. Bu yönüyle bakıldığında meme onarımının bir kozmetik ameliyat değil, bir onarım (rekonstrüksiyon) yani hastalık nedeniyle kaybedilen bir uzvun yerine konulması ameliyatı olarak görülmesi gerekiyor.

Meme kanserinin tedavi ekibinde, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanları da bulunuyor. Bu uzmanlar gerektiğinde hastanın memesini doğal haline dönüştürecek operasyonlar gerçekleştiriyorlar. Tıptaki yeni gelişmeler sayesinde artık cerrahlar doğal memeye çok benzerlik gösteren bir meme oluşturabiliyorlar. 

Meme onarımı hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.

Meme Ameliyatları Sonrası

Ameliyat sonrası ağrı büyük ölçüde ilaçlarla giderilebiliyor. Ameliyatın boyutuna göre rekonstrüksiyon uygulanmamışsa 1-2 gün, rekonstrüksiyon uygulanmışsa 2 ile 5 gün arası hastanede kalmak gerekebiliyor. Meme koruyucu cerrahi uygulanmışsa 1 gün, mastektomi uygulanmışsa 1-2 gün içinde hastalar taburcu ediliyor. Ameliyatta genellikle sıvıların birikmesini engelleyen drenler konabiliyor ve yapılan ameliyata göre bu drenler ameliyat sonrası birkaç gün ile 1-2 hafta arasında alınıyor.

Günlük Aktivitelere DönüşMeme kanseri tedavisinde, ameliyat sonrası günlük aktivitelere geri dönme süresi yapılan ameliyatın boyutuna göre değişmekle birlikte, genellikle birkaç günden 4 haftaya kadar değişebiliyor. Otolog rekonstrüksiyon uygulanan hastalarda hastanede kalma süresi protezle meme onarım ameliyatlarına kıyasla daha uzun olabiliyor.

Hastalar drenleri olsa dahi (dreni koruyarak içine su kaçmasını önleyecek şekilde) 2 gün sonra normal hayattaki gibi banyolarını yapabilirler. Banyo sonrası dren kenarı pansumanlarının yenilemesi gerekiyor. İki gün sonrasında ameliyat yaralarının su ile ıslanmasında bir sakınca bulunmamakla beraber, sadece yara üzerine sert tahrişten kaçınmak gerekiyor.

Ameliyatın bitiminden birkaç saat sonrasından itibaren yeme ve içmelerinde bir kısıntı, özel bir diyet uygulanmıyor. Rekonstrüksiyon ile normal duyu kazanılmıyor, ancak zaman içinde bir miktar duyu gelebiliyor. İzlerin çoğu zaman içinde solabiliyor. Ancak bu süre 1-2 yılı bulsa da, izler tamamen kaybolmuyor. Onarımın kalitesi yüksek olduğu sürece, hastalar izleri daha az önemsiyorlar.

Meme Kanseri KemoterapisiMeme kanseri tedavisinde cerrahi öncesi veya sonrasında kemoterapi, ayrıca bu iki yöntemin ardından gerekli görülürse hormonoterapi uygulanıyor. Hastanın yaşı, tümör boyutu, tümörün biyolojik ve patolojik özellikleri uygulanacak tedavinin seçiminde ve süresinde önemli rol oynuyor. Meme kanserinde uygulanan kemoterapi çoğunlukla cerrahi işlem sonrası yapılıyor. Bazı özel durumlar dışında cerrahi uygulanamayan meme kanseri veya diğer organlara yayılmış ileri evre meme kanserli hastalardaysa kemoterapi, genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemi oluyor.

Meme kanserinde kemoterapi kullanımı ve etkileri hakkında tıklayınız.

Meme Kanserinde Hormon TedavisiMeme kanseri tedavisi kapsamında cerrahi operasyonları ve kemoterapileri tamamlamış hastalara, eğer tümörleri östrojen ve/veya progesterona duyarlı ise (tümörleri hormon reseptörü taşıyorsa) yapısal olarak bu hormonlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçları (hormonoterapi) veriliyor. Sistemik tedavinin bir diğer ayağı olan hormonoterapide değeri kanıtlanmış ilaçlardan tamoksifen 5 yıl süreyle menopoz öncesi dönemdeki hastalara veriliyor.

Meme kanserinde hormon tedavisi hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Hedefe Yönelik Biyolojik Tedaviler

Gerek kemoterapi gerekse hormonoterapi tüm vücudu etkiliyor ve sistemik etkileri bulunuyor. Hedefe yönelik tedavilerde ise doğrudan kanserli doku hedef alınıyor ve tümörün sahip olduğu belirteçlere yönelik ilaçlarla sadece tümörün yok olması ve bu yolla da sistemik etkilerin en aza indirilmesi amaçlanıyor.

Kimlere Uygulanıyor?

Hedefe yönelik biyolojik tedavilerin pek çok farklı yöntemi bulunuyor. Bunlar arasında ilk sırada, dünyada en fazla kabul gören, c-erbB2 (HER - 2 neu) proteinine yüksek düzeyde sahip meme kanserli hastalarda, bu proteini baskılayan bir antikor verme şeklinde olan tedavi geliyor. Meme kanserli hastaların yaklaşık dörtte birinin tümöründe c-erbB2 proteini bulunuyor.

Ne Kadar Süre ile Uygulanıyor?

Metastatik ileri evre hastalarda sürekli, hastalığın erken evresinde olanlarda ise ameliyat sonrası toplam 1 yıl olmak üzere, 3 haftada bir veya haftalık olarak damardan uygulanıyor.

Yan Etkileri Neler?

En önemli yan etkisi kalp fonksiyonlarında bozukluklara yol açabilmesi. İnflamatuvar meme kanseri saptandıysa;

Lokal ileri evre III inflamatuvar meme kanserlerinin klinik seyri kötü olabiliyor. Bu hasta grubunda sistemik yayılım riskinin çok yüksek olması nedeniyle öncelikle kemoterapi verilmesi, sonrasında yeterli cevap alınırsa mastektomi ve aksiller küraj yapılması gerekiyor. Cerrahi sonrası göğüs duvarı ışınlanması da bu tür hastalarda oldukça önemli. Ayrıca hedefe yönelik tedavilere ve çeşitli hormonoterapilere de hastanın tümör özelliklerine göre başlanabiliyor.

Yanlış

Radyasyon tedavisi, meme derisini yakıyor ve zarar veriyor.

DoğruMeme kanseri tedavisinde radyoterapi uygulaması, ciltte güneş yanığına benzer geçici kızarıklığa neden olabiliyor. Tedavi bittikten sonra kızarıklık zamanla azalıyor.

Meme Kanserinde Radyoterapi Tedavisi

Radyoterapi, yaklaşık her dört kanser hastasının üçünde uygulanan bir tedavi yöntemidir. Günümüzde multidisipliner tedavi prensipleri içinde radyoterapi genel olarak, cerrahi öncesi veya sonrasında, tek başına küratif (iyileştirici) tedavi olarak ya da kemoterapi/sistemik tedavi ile birlikte kullanılabiliyor. Hastalığın yol açtığı şikayetlerin giderilmesinde de yardımcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Meme kanserinde radyoterapi tedavisi hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Lenfödem Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

Meme kanseri tedavisinde memeyle birlikte koltukaltından alınan lenf nodülleri sayısına bağlı olarak kolda lenfödem gelişebiliyor. Meme kanseri tedavileri sonrası her dört hastadan birinde lenfödem oluşuyor.

Lenfödem belirtileri ilk olarak el ve ayakların üst kısmında görülüyor. Kol ve bacak ağrılarında artış söz konusu oluyor. Bu bölgelerde cilt gergin ve sert hale geliyor. El veya ayaklarda duyu bozuklukları ve eklem sertlikleri görülebiliyor. Dirsekte veya dizin arkasında gerginlik ve hassasiyet oluşabiliyor.

Lenfödem tipleri ve tedavi yöntemleri hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Meme Kanseri Sonrası Yaşam

Meme kanserinin teşhis ve tedavi süreci, kadınların psikolojik olarak yıpranmasına ve ağır depresyonlar yaşamasına neden olabiliyor. Bu dönemde psikolojik destek alan kadınlar, günlük yaşamlarına çok daha hızlı dönüyor. Aynı süreçte hastalığın tekrar riskine karşı beslenme, egzersiz ve sağlık kontrollerinin takibine de özen gösterilmesi gerekiyor.

Meme Kanserinde Psikolojik Destek

Herhangi basit bir hastalık tanısı almak bile günlük yaşam dengelerimizi bozarken, meme kanseri teşhisi konması, kişinin yaşam dengelerini psikolojik, sosyal, ekonomik olarak ciddi biçimde etkileyebiliyor. Bir kadın için meme kanseri tanısı konması; ekonomik gücünü, işini, vücudunun cinsel kimliğini oluşturan bir parçasını, bu parçasının işlevini ya da tümüyle yaşamını yitirme olasılığıyla karşı karşıya kalma anlamına geliyor.

Bu bakımdan meme kanseri tanısı hem hastalarda hem de hasta yakınlarında olumsuz düşünceler ve korku uyandırıyor. Oysa günümüzde kanser hastalığının tedavisi medikal teknolojilerle yapılıyor ve pek çok hasta tedaviden sonra tekrar eski sağlığına kavuşabiliyor.

Meme kanseri tanısıyla birlikte gelen olumsuz düşünceler ve tedavi sürecindeki belirsizlik, kişinin var olan uyum sağlama mekanizmalarını sarsıyor ve bu mekanizmaların yeteri kadar kullanılamamasına neden oluyor. Meme kanseri tanısı konan kişinin geleceğe yönelik beklentileri, planları bozulabiliyor ve kişi hayatı üzerinde sahip olduğu gücü yitirdiğini hissetmeye başlayabiliyor. Bunun sonucunda korku, kaygı, çaresizlik gibi duygular yaşanabiliyor.

Meme Kanseri Tanısı Konuldu, Şimdi Sizi Nasıl Bir Süreç Bekliyor?Meme kanseri olan kadınlarda en sık görülen korkuların başında; kanserin yayılma ya da tekrarlaması, acı çekme ve ölüm korkusu geliyor.

Meme kanseri olan kadınlar, tanı aldıktan sonra ve tedavi sürecinde bazı psikolojik evrelerden geçiyor. Çoğunlukla tanıya verilen ilk tepki “inkar” oluyor. Meme kanseri tanısı aldığınıza inanamıyor olabilirsiniz, hastaların meme kanseri olduğunu kabullenmesi gerçekten zor bir durum. Pek çok kişi önce bir şok yaşıyor ve bu teşhisi inkar ediyor. İnkar evresinden sonra öfke evresine girebilirsiniz. Kendinizi sürekli “Neden ben?” derken bulabilirsiniz.

Çevrenizdeki insanlara kızgın olmanız, onlara karşı öfkeli davranmanız da mümkün. Bu dönemde hastalığınıza nedenler bulabilir, “Ailem beni çok üzdü, o yüzden meme kanseri oldum” diye düşünebilirsiniz. Daha sonra uzmanların “pazarlık” olarak tanımladığı evreye girebilirsiniz. Bu dönemde kendinizi kendinizle hesaplaşırken bulabilir, aklınızdan “Sigarayı bıraktığım için meme kanserini yeneceğim”, “Bu hastalığı kendime ben getirdim, ben ortadan kaldıracağım” gibi düşünceleri aklınızdan geçirebilirsiniz.

Çoğu zaman pazarlık döneminden sonra “depresyon” ve keder” evresi gelir. Tedavinin başlamasından bir süre sonra hastalığınızın varlığını inkar edememeye başlarsınız. Ameliyat ve tedavi süreci hayatınızı kısıtlamaya başlayabilir. Kendinizi umutsuzluk ve çaresizlik içinde bulabilirsiniz. Bu evreyi de atlattığınızda “kabullenme” evresi başlar.

Bu evrede kendinizi ne üzgün, ne de kızgın hissedeceksiniz. Kabul etmek, umut etmekten vazgeçmek değildir. Bu döneme geldiğinizde tedavinize dört elle sarılıyor olacaksınız. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, bu evrelerin hepsi her meme kanseri hastasında görülmüyor. Ayrıca bu evrelerin yaşanma süreci, hastadan hastaya çok farklılık gösterebiliyor.

Hastalığınızın Tedavi Sürecindeki Psikolojik Etkileri Neler?

Kanser tanısının alınmasıyla birlikte gelen bütün bu zorlu süreçler psikolojik olarak yıpranmanıza ve bazen de psikolojik bir bozukluk göstermenize neden olabilir. Yapılan araştırmalar, meme kanseri hastalığına bir psikolojik sorunun eşlik etme olasılığının yaklaşık yüzde 50 olduğunu gösteriyor. Meme kanseri hastalarında en çok görülen psikolojik bozukluklar ise depresyon ve kaygı bozuklukları.

Ne Zaman Psikolojik Destek Almalısınız?
  • Kendinizi devamlı mutsuz, endişeli, sıkıntılı, gergin, huzursuz hissediyorsanız,
  • Sorunlarınızı çözemediğinizi düşünüyorsanız,
  • Yaşadığınız sorunları hekiminiz, aileniz veya çevrenizle paylaşmaktan çekiniyorsanız,
  • Dikkatinizi toplamakta güçlük çekiyorsanız,
  • Öfkenizi kontrol etmekte zorlanıyorsanız

Bir psikologtan ya da psikiyatri uzmanından destek almanızı öneriyoruz. Hasta psikolojisine girip hayata küsmek, tedavinizi de olumsuz etkileyebilir. Kendinizi böyle bir duruma sokmaktan kaçınmalısınız. Gerektiği durumlarda psikolojik destek almanız, böyle bir psikolojiye girmenizi önleyecektir.

Eğer bu tür bir destek alacak maddi imkanlara sahip değilseniz, hekimlerinize her türlü soruyu sormalı, iç huzursuzluğunuzu çekinmeden hekimlerinizle ve çevrenizdeki insanlarla paylaşmalı ve hekiminizle birlikte ortak bir çıkış yolu bulmaya çalışmalısınız. Derdinizi paylaşmanız, psikolojik stresinizi de azaltır.

Psikolojik Desteğin Yararları Neler?
  • Korku ve kaygılarınızı azaltarak yaşam kalitenizi yükseltir,
  • Sizi hastalığınızla daha iyi başa çıkar hale getirir,
  • Yeni yaşamınıza uyum sağlamanızı kolaylaştırır,
  • Tedavi sürecine ve hastalığa bağlı olarak yaşamınızın çeşitli alanlarında ortaya çıkacak problemlerle başa çıkabilmenizi sağlar,
  • Yaşamın olumlu yanlarını görmenizi sağlar,
  • Bağışıklık sisteminizi güçlendirerek fiziksel sağlığınızı da olumlu yönde etkiler,
  • İleride daha şiddetli bir psikolojik bozukluk yaşama ihtimaliniz varsa, bu durum önlenmiş olur.
Psikolojiniz Meme Kanserini Etkiler Mi?

Bedenimiz ve zihnimiz birbiriyle sürekli iletişim halindedir. Psikolojimizin olumlu olması, bedenimizi de olumlu etkiler. Örneğin kendimizi mutsuz hissettiğimiz bir anda başımız ağrırsa, mutlu olduğumuz bir ana göre bu ağrıyı daha şiddetli hissederiz. Olumlu düşünmek, bağışıklık sistemimizi de olumlu bir şekilde etkiler. Ancak bu durum “Kendimi hiç kötü hissetmemeliyim, olumsuz bir şey düşünmemem lazım” şeklinde algılanmamalı.

Herkesin kendini nedenli-nedensiz kötü hissettiği zamanlar olabilir. Hiçbir insan sürekli çok mutlu, kaygısız, neşeli ya da enerjik olamaz, bu nedenle kendinizi kötü hissettiğinizde “Hastalığımı olumsuz etkiliyor muyum?” diye düşünmemelisiniz. Duygu durumunuzdaki küçük değişimler hastalığınızı hemen etkilemez.

Sürekli Pozitif Bir Tutum İçinde Olmak Zorunda Mısınız?

Olumlu düşünmek, sürekli mutlu olmak, iyi şeyler olacağını düşünmek değildir; hastalığınızla ilgili gerçekleri görmek, olasılıkları anlamak ve mücadeleye devam etmektir. Önemli olan, kötü hissettiğiniz ve hastalığa odaklandığınız zamanları mümkün olduğunca azaltmaya çalışmanızdır. Bu dönemlerde dikkatinizi başka aktivitelere vermeye çalışmanız, olumsuz duygularınızın farkına varmanız, bu duyguları kabullenmeniz ve ifade edebilmeniz size yarar sağlar.

Hayatınızı büyük ölçüde eskiden olduğu gibi sürdürmeye ve hatta mümkünse hayatınıza yeni şeyler sokmaya çalışabilirsiniz. Bu yeni bir yerin görülmesi olabileceği gibi, yeni bir hobi edinmek ya da yeni insanlar tanımak da olabilir. Unutmayın ki, yeni aktiviteler bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor.

Meme Kanseri Size Neler Kazandırabilir?

Meme kanseri kişiyi sadece olumsuz yönde etkilemez. Bu hastalıkla baş etmeye çalışırken, fark etmeseniz de daha güçlü bir insan olacaksınız. Bu süreçte kendinizi daha iyi tanıyacak, amaçlarınıza ulaşmanın yollarını keşfedecek, güçlü taraflarınızı tanıyacak, sınırlı yanlarınızı çözecek, anı yaşamayı deneyimleyecek, yaşamın her anının değerini yaşarken fark etmeyi ve yaşamdaki güzel şeyler üzerine odaklanmayı öğreneceksiniz. Hatta tedaviniz bittiğinde, yaşamınızı eskisinden daha kaliteli ve zenginleşmiş olduğunu görebilirsiniz.

Meme Kaybı, Beden İmajını Sarsıyor!

Meme kanseri, kadın olmanın da tehdit altında algılandığı bir hastalık. Meme kanseri olup memesi alınan kadınlar bu hastalıktan psikolojik olarak daha çok etkilenebiliyor. Memeyi kaybetmek herhangi bir vücut parçasını kaybetmekten çok daha farklı değerlendiriliyor.

Meme kaybı, kadınsılığın, doğurganlığın, çekiciliğin ve cinselliğin kaybı gibi algılanabiliyor. Bu nedenle meme kaybıyla ilişkili olarak kadınlarda beden imajı sarsılıyor, kendilerine olan güven azalıyor ve bazı kadınlarda ise cinsellikle bağlantılı bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu durum genç kadınları, yaşlı kadınlara göre daha çok etkileyebiliyor.

Tedavi Sürecinde Psikolojinizi Güçlendirecek Öneriler

  • Hekiminiz tarafından farklı bir şekilde yönlendirilmediğiniz ve fiziksel şartlarınız izin verdiği sürece, günlük yaşamınızı olduğu gibi sürdürmeye çalışmalısınız. Sosyal yaşantınızın (iş, okul vb.) hastalığınız yüzünden aksamasına engel olabilirsiniz.
  • Hastalığınızla, tedavi sürecinizle ilgili duygularınızı başka insanlarla paylaşmanız, hastalığınızı kabullenmenize yardımcı olacak ve sizi rahatlatacaktır.
  • Gerektiği durumlarda psikolojik destek almaktan çekinmemelisiniz.
  • Dışarı çıkmak ve aktif olmak da sizi olumlu yönde etkileyecektir.
  • Kendinizi fiziksel olarak olmasa bile zihnen meşgul edebilmeniz, sizi sürekli hastalığa odaklanmaktan koruyacaktır.
  • Hekiminizin izin verdiği ölçüde fiziksel egzersiz yapmanız kendinizi hem fiziksel hem de psikolojik yönden daha rahatlamış ve güçlenmiş hissetmenizi sağlar.
  • Gevşeme egzersizleri ile yoga da psikolojinizi ve bedeninizi olumlu şekilde etkileyecektir.
  • İyi beslenmek de tedavinize olumlu yönde katkıda bulunacaktır.
  • Mümkünse başka kanser hastalarıyla iletişime geçip yaşadığınız süreci birbirinizle paylaşmanız da kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir.

Meme Kanseri Sonrası Beslenme

Beslenmeye özen göstermek ve ideal kiloda kalmak, meme kanserinden korunmak için dikkat edileceklerin başında geliyor.

Meme kanseri ve beslenme arasındaki ilişki diğer kanser türlerinde olduğu gibi önemli. Araştırmalar, beslenmenin kanser tedavisinde yüzde 30-40 etkisi olduğunu gösteriyor. Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’nün verilerine göre, meme kanserinden korunmak için dikkat edilecek noktaların başında ideal kiloda kalmak geliyor. Fiziksel aktivite, minumum düzeyde alkol alma, emzirme diğer noktalar...

İdeal kiloya sahip kadınların, fazla kilolu olanlara göre menopoz dönemi sonrası meme kanseri olma riskinin daha az olduğu biliniyor. Üstelik meme kanseri tanısı konulan bireylerin kilo alması da, hastalığın tekrarlama riskini artırıyor. Obez insanlarda kandaki cinsiyet hormonları, insülin ve insülin büyüme faktörü 1, bel çevresi kalınlığını artırıyor. Bütün bu faktörler, meme kanseri açısından risk oluşturuyor.

Yağ Alımını Azaltın

Enerji alımını azaltarak, vücut yağ yüzdesini ideal seviyelerde tutarak meme kanseri riskini azaltmak mümkün. Menopoz sonrası (postmenopoz) fazla yağ tüketen kişilerin, daha az yağ kullanmaya başlaması ile meme kanseri riski azalıyor. Alınan total enerjinin yüzde 20-25’inin yağdan gelmesinin riski düşürdüğü biliniyor. Risk taşımayan bireylerde bu oran yüzde 30’lara kadar çıkabiliyor. Yağ grubu içinde omega-3 açısından zengin beslenmenin de kanser riskini düşürdüğü biliniyor.

Alkol Alımını Sınırlandırın

Alkol tüketimi ve meme kanseri arasında da ilişki bulunuyor. Ispanak benzeri koyu yeşil yapraklı sebzeler, karaciğer, yürek, kavun, portakal suyu, enginar, pancar, brokoli, bamya ve kuru baklagiller gibi besinlerden aldığımız folat miktarının yeterli veya fazla alımının postmenopozlu kadınlarda meme kanseri riskini azalttığı bilinen bir sonuç. Alkol alındığında kandaki folat miktarı azalıyor; dolayısıyla kanser oluşum riski yükseliyor. Günde 3 kadeh ve daha fazla alkol tüketen kişilerin meme kanserine yakalanma olasılığı arttığından, eğer tüketimi gerekiyorsa alkolün 1 kadehle sınırlandırılması öneriliyor.

Emzirin

Emzirme hem annenin hem de bebeğin kansere yakalanma riskini düşürüyor. Özellikle bebeğinizin büyümesinde bir sorun yoksa ve doktorunuz gerek görmüyorsa 6 ay sadece anne sütü ile beslemek öneriliyor.

Hangi Yiyeceklere Öncelik Verilmeli?

Yeşil çay: İçerdiği polifenoller sayesinde meme kanserinden koruyucu özellik gösteriyor. Düzenli yeşil çay tüketenlerde, içmeyenlere göre meme kanseri oluşumunun azaldığına dair araştırmalar bulunuyor. Vücut yağında azalmayı kolaylaştırarak tümör hücresi hacminde küçülme sağlayabiliyor.

Balık: İçerdiği omega-3 yağ asidi, EPA sayesinde kanser risk oluşumunu azaltıyor. Haftada 1-2 kere orta büyüklükte balık tüketilmesi öneriliyor.

Turpgiller (kırmızı ve beyaz turp, şalgam), brokoli, Brüksel lahanası: İçerdiği İsotiyosiyanat sayesinde özellikle premenopozlu kadınlarda östrojen metabolizması üzerinde etki yaparak meme kanseri riskini düşürüyor. Karotenoid, isoflovan; A, C ve E vitamini de risk azaltmada etkili diğer unsurlar.

Havuç, kabak, karnabahar: Yapılarında bulunan lignan, özellikle postmenopozlu kadınlarda anti östrojenik etki göstererek kanser oluşum riskini azaltıyor. C vitamini içeren besinler ile birlikte tüketilmeleri öneriliyor. Tam tahıllı besinler, susam tohumu, sarımsak, sızma zeytinyağı, kayısı, şeftali, armut, üzüm, balkabağı ve kiraz da lignan açısından zengin diğer sebze ve meyvelerdir.

Süt ve süt ürünleri: Süt, yoğurt, peynir ve süt ürünleri kalsiyum açısından zengindir. Düşük kalsiyum ile beslenen kadınlarda meme kanseri riskinin arttığı biliniyor. Süt ürünleri tüketiminde dikkat edilecek noktaların başında tam yağlı olarak tüketilmemeleri geliyor. Yağsız veya yarım yağlı olarak kullanıldığında hem kilo koruma hem de kanserden korunma açısından yararlanılabiliyor. Kalsiyum alırken D vitamini eklenmiş ürünlerin tercih edilmesi öneriliyor.

Meme kanseri oluşumunu veya yeniden ortaya çıkmasını önleyecek besinler bulunmuyor. Bazı besinlerin risk faktörlerini azaltıcı etkisi olduğu bilinse de, etkisi olmadığını gösteren çalışmalar da bulunuyor. Bilinen şu ki, sebze tüketimi kanser oluşum riskini yüzde 25 azaltıyor.

Tedavi sonrasında yağlı yiyeceklerden uzak durun. Yeşil çaya, balığa, turpgillere, süt ve süt ürünlerine, havuç, brokoli, kabak ve karnabahar gibi sebzelere ağırlık verin.

Dokularda olumsuz etkileşime girerek, kanser oluşumunu artırıcı etki gösteren bazı besinlerden uzak durulması gerekiyor. Sofranızdan uzaklaştıracağınız bu besinler arasında tam yağlı besinler, kızartmalar, tütsülenmiş ve tuzlanmış salamura etler ile mangalda pişirilen etler geliyor.

Yanlış

Tedavi kararını çabuk almak ve aile üyelerini karar sürecine dahil ederek sorumluluğu onlara yüklememek gerekir.

Doğru

Meme kanseri tüm aileyi etkiliyor. Ailede her bireyin bu hastalıkla ilgili dikkate alınması gereken duyguları, korkuları ve öfkeleri var. Tüm tedavi seçeneklerini ve etkilerini açıkça tartışmak en doğru yöntem. Ortak karar vermek, aile ilişkilerini güçlendirebilir ve tedavi sonrası uyum sürecini herkes için kolaylaştırabilir.

Meme Kanseri Sonrası Egzersiz

Egzersiz, hayatın her dönemi için vazgeçilmez. Ancak meme kanseri nedeniyle ameliyat olmuş kişilerin de özellikle egzersiz yapmaya ihtiyacı oluyor. Bu egzersizlerle, kişinin en kısa sürede normal aktivitelerine dönmesi amaçlanıyor.

Egzersizle Neler Amaçlanıyor?
  • Dik postürü (duruşu) yeniden sağlamak
  • Boyun, bel, göğüs ve omuzlardaki sertliği gidermek
  • Tutulan bölgelerde eklem hareket açıklığını, gücü ve esnekliği yeniden kazandırmak
  • Ameliyat veya anestezi sonrası akciğer kapasitesini artırmak
  • Kalp-damar zindeliğini ve kalp-akciğer kapasitesini artırmak
  • Endorfin seviyesini yükselterek kan basıncını düzenlemek
  • Depresyonu, zayıflığı ve yorgunluğu gidermek
  • Lenf sıvısının drenajını artırarak lenfödem oluşmasını önlemek
  • Yara izi oluşumunu önlemek
  • Donmuş omuz gelişmesine engel olmak
  • En önemlisi kişinin mücadele ruhunu güçlendirmek
Ameliyat Sonrasında Egzersiz İçin Aşamalı Olarak Neler Yapılması Gerekiyor?

Cerrahi sonrası esnekliği kaybolmuş zayıf kas gruplarını kuvvetlendirmek, etkilenen eklemlerin esnekliğini ve gücünü artırmak amacıyla rehabilitasyona mümkün olan en kısa zamanda başlamak gerekiyor. Rehabilitasyonun başlangıç aşamasında omuzlar, boyun, göğüs, sırt ve rotator manşon adalelerine odaklanılırken, daha sonraki aşamalarda karna, bele ve bacaklara ağırlık veriliyor.

Duruş bozukluklarını düzeltmek ve daha uygun bir vücut duruşu için postür kaslarının yeniden eğitimi yapılıyor. Hastaların daha güvenli bir şekilde hareket edebilmelerini sağlamak için tutulan kaslar yeniden eğitiliyor. Göğüs, göğüs kafesi ve sırt bölgesinin hareketliliğini sağlayarak derin solunum yeniden geliştiriliyor, böylelikle diyafram ve akciğerlere daha fazla hareket alanı kazandırılıyor. Cerrahiden sonra iyileşmeyi hızlandırmak, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavilerin daha kolay tolere edilmesini sağlamak için fiziksel kuvvetin ve genel kondisyonun artırılmasına çalışılıyor.

Bu egzersizlerin diğer önemli bir hedefi de kemoterapi, radyoterapi veya menopoz gelişimi sırasında ve sonrasında kilo alımını azaltmak, kuvveti artırmak, kas sıkılığı, vücut kompozisyonu ve kemik yoğunluğunu çoğaltmak veya korumak. Böylece kişinin iç gücünün farkına varması ve kendini iyi hissetmesi amaçlanıyor.

Kişilerin fiziksel kondisyonu ve iyileşme süreleri birbirinden farklı oluyor. Bu nedenle programın tüm aşamalarında değerlendirme yapılıyor ve program kişinin özelliklerine göre hazırlanıyor. Egzersizlere her zaman en kolay hareketlerle, az sayıda tekrar ile başlanıyor. Sonrasında aşamalı olarak artırılıyor. Çok hızlı ilerleme, zedelenme ve rahatsızlıkla sonuçlanabiliyor. En ufak bir sorunla karşılaşıldığında programı planlayan hekim ile bağlantı kurulması gerekiyor.

Rehabilitasyon Sırasında Nelere Dikkat Edilmesi Gerekiyor?
  • Cerrahiden sonra mümkün olduğunca erken hareket etmeye başlanması gerekiyor. Fakat ani ve hızlı hareketlerden kaçınılmalı.
  • Ameliyattan sonra kolun şişmesini engellemek için kol yüksekte tutulmalı, uzanırken veya otururken 2 yastık ile kol desteklenmeli.
  • Gövdenin her iki yarısına günde birkaç kez germe egzersizi yapılmalı ve her hareket 3-5 kez tekrar edilmeli.
  • Ağrı ve yorgunluk devam ederse hareket kesilmeli ve istirahat edilmeli.
  • Cerrahiden sonra günde 2-3 kez, birkaç dakika kısa mesafe yürümek dahi kuvveti geri getiriyor.
  • Özellikle etkilenen kolla, erken dönemde 1-1.5 kg üzerinde yük kaldırmaktan kaçınılmalı.
  • Kolda şişmeyi önlemek için uzun dönemde de 2.5 kg üzeri ağırlık taşımamaya özen göstermeli.
  • Omuzdan askılı çanta kullanılmamalı, çünkü omuz askısının bantları omuzda basınç oluşturarak lenfödeme neden olabilir.
  • Aktif egzersizden önce, cerrahi sonrası şişliğin azaldığından ve cerrahi yaraların tamamen iyileştiğinden emin olunmalı.
  • Kişi vücudunun sesini dinlemeli ve sezgilerini takip etmeli.
  • Eğer şüphede kalırsa doktoruna, hemşiresine veya fizyoterapistine danışmalıdır.
  • Küçük bir gelişme için her gün gayret edilmeli. Israrlı olmak gelişme sağlamak için çok büyük önem taşıyor.
Ameliyat Sırasında Karın Adalesinden Yararlanarak Estetik Uygulama Yapıldıysa;
  • Erken dönemde itme hareketlerinden ve baş üzeri aktivitelerden kaçınılmalı.
  • Karın ve bel egzersizlerine 10 hafta sonra başlanabilir. Bu egzersizler sırasında kalça altına ince bir destek koyarak omurga stabilize edilmeli, omurgaya fazla yük bindirilmemeli.
  • Kan sayımı düşük ise yorgunluk ve baş dönmesini önlemek için hareketler yavaş ve yumuşak yapılmalı.
  • Bu dönemde en güvenli egzersizler yürüme ve bisiklet ile yapılan kondisyon egzersizleri oluyor.
  • Yapılan egzersizin kalitesi, sayısından daha önemli. Doğru yapıldığında az sayıda dahi olsa daha fazla yarar sağlıyor.

Meme ameliyatlarından sonra uygulanan programların genellikle uzun soluklu, aşamalı olarak planlanmış olması öneriliyor. Program kişinin fiziksel özelliklerine, iyileşme sürecinin uzunluğuna, cerrahinin tipine ve büyüklüğüne, eşlik eden sistemik sorunlara, kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedavilere göre planlanıyor.

Hastalığa özel egzersizlerin yanı sıra karın kaslarını kuvvetlendirme, omurga dengesi ve bacaklar ile ilgili çalışmalar da yapılıyor. Ardından aerobik ve güçlendirme egzersizleri ile dayanıklılığı artırma, metabolizmayı hızlandırma, kas sıkılığını ve kemik yoğunluğunu yükseltme ile vücut kompozisyonunu geliştirme hedefleniyor.

Meme kanseri ameliyatından sonra kişilerin kas-iskelet sisteminde en sık görülen sorunlar; ağrı, uyuşma, tutukluk, hareket kısıtlılığı, kuvvetsizlik ve şişmelerdir.

Hastaların fiziksel kondisyonları ve iyileşme süreleri farklılık gösteriyor. Bu nedenle egzersiz programları her hastaya özel hazırlanıyor.

Egzersiz Programının Evreleri Neler?

Evre 1: Cerrahiden hemen sonraki dönem. Cerrahiden hemen sonra şişmeyi ve gerginliği azaltmak, ağrı ve gerginliği gidermek, fiziksel ve ruhsal iyileşmeyi sağlamak için temel egzersizlere başlamak şart. Genellikle hafif germe ve kuvvetlendirme egzersizleri ile başlanıyor. Seçilen egzersizlerin günde 2-3 kez yavaş ve nazik biçimde, birkaç tekrar şeklinde yapılması gerekiyor. Ağrı ve gerilimi azaltmak için derin solunum egzersizleri de unutulmamalı. Bu egzersizlere cerrahiden sonra mümkün olan en kısa sürede başlanıyor. Bu dönemde önerilen hareketler şunlar:


  • Dirseği açıp kapatmak, bileği çevirmek, avuç açıp kapatmak ilk yapılacak hareketler. Gün içinde bu hareketleri birkaç kez tekrarlamak şişliği azaltıyor.
  • Hareket kolay ve güvenli bir biçimde yapıldıktan sonra 2’şer set olarak devam ediliyor. Her set arasında dinlenme periyodu olmalı.
  • Erken dönemde egzersiz seanslarını uzatmak yerine kısa süreli ancak gün içinde birkaç tekrar şeklinde yapmalı.
  • Üst ekstremite egzersizleri maksimum 3 set, 10 tekrar olarak yapılmalı.
  • Programda her zaman egzersiz öncesi hafif ısınma ve egzersiz sonrası hafif germe olmalı.
  • Kol, gece yastıklarla desteklenerek kalp seviyesi üzerinde tutulmalı.
  • Her gün kısa yürüyüşler yapılmalı.

Evre 2: Cerrahiden 6. haftaya kadar olan zaman dilimini kapsıyor. Yavaş ve kontrollü hareketler kol güçsüzlüğünü ve esneklik kaybını önlemek için yapılıyor. Bu dönemde önerilen hareketler şunlar:

  • Derin solunum egzersizleri, ağrı kontrolü ve rahatlama sağlamanın yanı sıra sırt ve göğüs adalelerindeki gerginliği azalttığı için bu dönemde de büyük önem taşıyor.
  • Sık yapılan yavaş yürüyüşler de dayanıklılığı artırıyor ve kas erimesini engelliyor.
  • Egzersiz öncesi ısınma, sonrası germe hareketlerinin yapılması gerekiyor.
  • Yürüme süresi bu dönemde artırılabiliyor.
  • Cerrahi yaralar iyileştikten sonra elastik bant egzersizlerine başlanabiliyor.

Evre 3: Cerrahi sonrasındaki 6-10. hafta arasını oluşturuyor. Daha ileri üst vücut egzersizlerini içeriyor. İyileşme tamamlandığında bacak hareketlerine de başlanabilir. Bu dönemde önerilen hareketler şunlar:

  • Daha aktif yürüyüşler yapılabiliyor.
  • 6. haftadan sonra sabit bisiklet ve yüzme, kol ve omuz sağlığı için öneriliyor.
  • Erken dönemde, yüzerken kurbağalama stili öneriliyor. Serbest stil ve sırtüstü yüzme cerrahiden sonra 2 ay yapılmamalı.
  • Lenf nodu çıkarıldıysa veya protez takıldıysa kelebek stilden de kaçınılması gerekiyor.
  • Bu dönemde pilates topu, elastik bantlar, küçük ağırlıklar kullanılabiliyor.
  • Bu egzersizlere, hastanın genel sağlık durumu ve önceki egzersiz deneyimlerine göre karar veriliyor.

Evre 4: Cerrahiden 10. hafta sonrası evreyi kapsayan bu dönem, daha aktif aerobik (dayanıklılık) aktivitelerini içeriyor. Orta yoğunlukta yürüyüş, sabit bisiklet, yavaş basamak çıkma gibi egzersizlere bu dönemde başlanabiliyor. Kuvvet ve esnekliği artırmaya odaklanılıyor. Uzun vadede aerobik, güçlendirme ve esneklik egzersizleri ile devam ediliyor. Yürüme programı sürdürülüyor. İleri egzersiz programına geçmeden önce hastanın doktoru tarafından tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. Bu dönemde de pilates topu, elastik bantlar ve küçük ağırlıklar kullanılabiliyor.

Meme Kanseri Sonrası Takip

Meme kanseri tedavisinden sonraki ilk 3 yıl içinde hastaların, ayrıntılı sağlık kontrolleriyle takip edilmeleri gerekiyor.

Meme kanserinin tekrarlama oranı yüzde 30’u lokal yani ameliyat alanında, yüzde 70’i ise uzak organlarda oluyor. Tekrarların çoğu ilk üç yıl içinde görülüyor. Bu nedenle hastanın özellikle ilk üç yılda daha sıkı bir takip altında olması gerekiyor. Takipler genel olarak şu zaman dilimine göre yapılıyor: İlk üç yıl içinde 3 ayda bir, bundan sonraki iki yıl 6 ayda bir, beş yıldan sonra ise yılda bir kez.

Hangi Tetkikler İsteniyor?

Meme kanserli hastalarda belirli aralıklarla tüm vücut kemik sintigrafisi, akciğer grafisi, karaciğer ultrasonografisi ve çeşitli tümör belirteçleri ile alkali fosfataz düzeyleri araştırılıyor ve değerler referans değer olarak kaydediliyor. Hastalardan, gerektiğinde toraks ve batın tomografisi, kemik ağrısı varsa ilgili direkt grafiler ve MRI filmleri ile yine ihtiyaç görülmesi halinde PET-CT gibi genel vücut taramaları istenebiliyor.

Nelere Dikkat Ediliyor?

Kontrol muayenelerinde hastaların şikayetleri sorgulanıyor ve hasta ayrıntılı olarak muayene ediliyor. Yakınması veya şüpheli bir bulgusu olmayan hastalarda hiçbir incelemeye gerek görülmüyor. Ancak şüpheli bulgusu olanlarda bunları aydınlatmaya yönelik ayrıntılı tetkikler yapılıyor. Meme koruyucu cerrahi girişim geçirmiş hastalarda radyoterapi bitiminden 4-6 ay sonra ilk mamografi çekiliyor ve her yıl tekrarlanıyor. Mastektomi geçirenlerde ise hastalıksız memenin her yıl mutlaka radyolojik incelemesi gerekiyor.

Meme kanserinin yeniden nüksetme ihtimaline karşı hastaların tedavi sonrasında da takip edilmeleri gerekiyor. Takipler ilk üç yıl içinde 3 ayda bir, bundan sonraki iki yıl içinde 6 ayda bir, beş yıldan sonra ise yılda bir kez yapılmalı.

Yanlış

Meme kanseri geçiren bir kadın, her yıl kemik taraması, CT taraması ve kan testleri yaptırmalı, röntgen çektirmeli.

Doğru

Bazı vakalarda bu ek testler gerekebilir. En az 5 yıl tekrar kanser olmadan sağlıklı kalabilen kadınlar için sadece yıllık rutin fiziksel muayene ve mamografi öneriliyor. Eğer radyoterapi almışsa her yıl akciğer röntgeni de istenebiliyor.

Memenin İşlevi Nedir?

Memebaşından akıntı geldiğinde, memede ağrı olduğunda, dokunulduğunda kitleler fark edildiğinde ciddiye almak ve doktora başvurmak gerekiyor. Bu belirtiler her zaman kanser anlamına gelmiyor. Yapılan tetkiklerin sonucunda kimi hastalarda kanser tespit edilse de çoğu zaman iyi huylu meme hastalıkları teşhisi konabiliyor.

Memenin İşlevi

Meme; süt bezleri, burada üretilen sütü memebaşına taşıyan kanallar ile bunların arasını dolduran yağ ve bağ dokusundan oluşur. Her meme, kaburgaların üzerindeki göğüs kaslarının önünde bulunur. Memebaşı, areola denen koyu renkli cilt bölgesinin merkezidir. Memeler aynı zamanda lenf denen renksiz sıvıyı taşıyan lenf kanallarını da içerir. Lenf kanalları küçük yuvarlak lenf bezlerine açılır.

Memeye ait lenf bezi grupları, başlıca memeye yakın olan koltukaltında, köprücük kemiğinin üstünde ve sternumun (iman kemiği) yanında bulunur. Lenf bezleri, lenf sisteminde olabilecek bakteri, kanser hücreleri ve diğer zararlı bileşenleri tutar.

Meme Başı Akıntısı

Tek memeden ve tek kanaldan kendiliğinden gelen kanlı veya şeffaf renkli akıntılar, sebebi araştırılması gerekli memebaşı akıntılarını oluşturuyor. Bu durumda hemen doktora başvurulması gerekiyor. Hastaya 35 yaş üzeri ise ultrasonografiye ek mamografi de çektiriliyor. Doktor tarafından muayene bulguları, mamografi ve ultrasonografi gibi görüntüleme tetkikleri de normal bulunabiliyor. Gerekli görülürse manyetik rezonans görüntüleme ve/veya duktografi gibi ek görüntüleme yöntemlerinden faydalanılıyor.

Son yıllarda akıntının geldiği memebaşındaki kanaldan 1 mm'den ince ışıklı bir aletle (duktoskopi) girilerek, kanal içi bir lezyon olup olmadığı araştırılıyor. Bu tür memebaşı akıntılarında üçte iki oranında selim ancak meme kanseri riskini artıran bir lezyon olan intraduktal papillom, ikinci sırada ise yüzde 9-20 oranla kanser saptanıyor.

Memebaşından masajla veya sıkmakla, her iki memeden ve/veya birden fazla kanaldan, süt rengi ya da yeşil renkli bir akıntı gelmesine normal durumlarda da rastlanabiliyor. Kistik meme yapısında da sıkmakla birden fazla kanaldan gri-yeşil renkli bir akıntı gelebiliyor.

Bu tür her iki memede veya tek memede birçok kanaldan, süt rengi veya yeşil renkli akıntılar gelmesi selim belirtiler olarak değerlendiriliyor. Bu durumlarda doktor tarafından muayenede de normal bulgular saptanırsa, hastanın yaşına göre (35-40 yaş altı) sadece ultrasonografi çektiriliyor, sonuç normalse hasta takip ediliyor. Hastaya akıntıyı provoke etmemesi için meme başını sıkmaması tavsiye ediliyor.

Memede Ağrı

Memede ağrı (mastalji), kadınlarda en sık rastlanan şikayetlerin başında geliyor. Adet öncesi dönemden 2 hafta öncesinde başlayan ve adetin başlamasıyla azalan ağrı, gerilme ve şişkinlik gibi şikayetler en sık rastlanılan durumu oluşturuyor.

Adet dönemleriyle ilişkisiz meme ağrıları ise daha önce geçirilmiş bir meme ameliyatına, göğüs duvarı veya boyun kaslarından kaynaklı yansıyan bir ağrıya, hormonal değişimlere, psikolojik sebeplere, kafein alımına ve diyetle bazı önemli yağ asitlerinin eksik alınmasına bağlı oluşabiliyor.

Detaylı bilgi için tıklayınız.

İyi Huylu Meme Kitleleri

Memede en sık rastlanan kitleler şunlar:
  • Kistler (içeriği sıvı)
  • Fibroadenom
  • Filloides

Diğer solid (içeriği katı) selim lezyonlar: Radial skar ve kompleks sklerozan lezyonlar, papillom, lipom, hamartom, yağ nekrozu, leiomyom, granüler hücreli tümörler vb.

Memede Kistler

İçi sıvı dolu kesecikler olan kistler, memedeki süt kanalı bezlerindeki genişlemeler sonucunda oluşuyor. Her 14 kadından birinde ve sıklıkla 40-49 yaş arasında görülüyor. Genel olarak memedeki kitlelerin yüzde 25’ini oluşturuyor. Memedeki kistlerin beşte biri 1 cm'den büyük ve yarısı da birden fazla oluyor. Süt emziren annelerde galaktosel denen içi sütle dolu kistler görülebiliyor.

Fibroadenomlar

Kadınlarda memede en sık görülen selim tümör türüdür. Genelde 20-30 yaş arası genç kadınlarda tek bir adet görülüyor. Hastaların yüzde 10-15’inde birden fazla rastlanıyor. Fibroadenomların üçte ikisi basit fibroadenomlerdir ve ek risk faktörü yoksa (aile hikayesi gibi) meme kanseri riskini artırmaz.

Filloides Tümörü

Tüm meme tümörlerinin yüzde 1’inden azını oluşturuyor. Klinik olarak dev fibroadenomlarla karışıyor. Dev fibroadenomlardan patolojik olarak, klinikte nüks etmesi ve başka organlara yayılmasıyla ayırt ediliyor. Gerek ultrason ve mamografi, gerekse manyetik rezonans görüntülemede fibroadenomlarla filloides tümörlerini ayırt etmek son derece zor. Kalın iğne biyopsi yapılabiliyor ancak güvenilir olmayabiliyor. Kesin ayrım cerrahi olarak tüm kitlenin çıkarılması sonucu patolojik incelemeyle ortaya konuyor.

Filloideste temel tedavi cerrahi olarak kitlenin çıkarılmasıyla yapılıyor. Memede kozmetik olarak yeterli doku kalıyorsa, etrafında 1-2 cm. temiz doku kalacak şekilde meme koruyucu cerrahi yapılabiliyor. Tüm memeyi kaplayan, örneğin 20 cm. büyüklüğünde bir tümör ise onkolojik olarak ancak tüm memenin alınmasıyla çıkarılabiliyor. Memenin alınmasını takiben, aynı seansta plastik cerrahi operasyonlarla protez konulabiliyor. Filloides tümörleri koltukaltı lenf bezlerine yayılmıyor.

Bu yüzden koltukaltı lenf bezlerine yönelik bir girişim yapılmıyor. Sıklıkla memede lokal nüksler oluşuyor ve uzak akciğere yayılıyor. Genel sağ kalma oranları selim filloideste 5 yıllık yüzde 91, habis filloideste ise yüzde 82'dir. Selim filloidesli hastalarda tedavi tamamen cerrahi yapılıyor. Habis vakaların sadece bir kısmına (yüksek riskli olanları) göğüs duvarına ışın tedavisi ve kemoterapi (ilaç tedavisi) uygulanabiliyor. Genel olarak yeterli cerrahi tedavi sonrası bu ek tedavilerin rolü ise tartışmalıdır.

İntraduktal Papillom Nedir?

İntraduktal papillomlar memebaşı ardında süt kanallarından kaynaklanabiliyor veya memenin daha dış bölgelerinde de görülüyor. Memebaşı ardında görülen kanlı memebaşı akıntısının en sık rastlanan sebebini oluşturuyor ve 30-50 arası yaşlarda görülüyor. Genelde süt kanalı içinde 1 cm'den küçük, 3-4 mm’lik tümörler olarak görülüyor.

Memenin dış bölümlerinde görülen papillomlar daha genç hastalarda, daha az sıklıkla memebaşı akıntısıyla beraber görülüyor. Birden fazla ve memenin daha dışında görülen intraduktal papillomlarda, memebaşında görülen tek intraduktal papillomlara oranla beraberinde veya sonrasında her iki memede kanser görülme riski artıyor.

Memenin İltihabi Hastalıkları (Mastitler)

Memenin iltihaplı hastalıkları (mastitler), 18-50 yaş arası görülüyor. Apse (püy) varsa acil cerrahi olarak boşaltmak gerekiyor. Klinik olarak bazen meme kanserinden ayırt etmek zor olabiliyor. Antibiyotik tedavisine cevap vermeyen durumlarda enfeksiyonlarda kanseri ekarte etmek için mutlaka biyopsi gerekiyor.

Detaylı bilgi için tıklayınız.

Benzer İlgi Alanları

DAHA FAZLA GÖRÜNTÜLE

Hastaneler

Sıralama Türü:

Tıbbi Birimler

Doktorlar

Meme Sağlığı biriminde görevli doktor listemiz aşağıda yer almaktadır:

Medikal Teknolojiler

Meme Sağlığı biriminde yer alan tüm medikal teknolojik cihazlarımızı görüntülemektesiniz.

Meme kanserinin cerrahi tedavisinde memenin alınması her zaman gerekli mi?

Geçmişte yaygın olarak, günümüzde ise meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı büyük çaplı ve/veya memede yaygın dağılım gösteren (birden çok odaklı tümörler) tümörlü hastalar için mastektomi tercih ediliyor. Memenin alınması sırasında yada sonrasında hastaya yeni bir meme yapılabiliyor.

  • Meme kanseri genetik bir hastalık mı?

    Meme kanseri bazı genlerde oluşan mutasyonlar sonucu da gelişebilen bir hastalık. Bazı ailelerin soyağaçları izlendiğinde, mutasyona uğramış bu genlerin (BRCA-1, BRCA-2 ve PTEN gibi) geçiş izlerine rastlanabiliyor. Bu nedenle bir kadının genetik bir risk taşıyıp taşımadığının belirlenmesi, klinik meme muayenesinin ayrılmaz bir parçası olmalı. Tüm meme kanserlerinin yüzde 5 kadarını oluşturan genetik meme kanserinin saptanabilmesi için tanı konulan tüm hastaların aile öykülerinin yakından değerlendirilmesi gerekiyor.

  • Erken tanı için neler yapılmalı?

    Son yıllarda meme kanseri bilincinin artması sayesinde hastalara daha erken tanı konabiliyor. Erken tanı için doğurgan yaş grubundaki her kadının her ay düzenli olarak memesini muayene etmesi ve sorun fark ettiğinde genel cerrahi uzmanına başvurması temel unsur. Risk grubunda olmayan kadınların, hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından sonra senede bir kez klinik meme muayenesi olmaları ve mamografi çektirmeleri son derece önemli. Risk grubundaki kadınlar ise hekimleri ile bu durumu konuşmalı ve kişiselleştirilmiş bir tarama politikası çerçevesinde izlenmeli.

  • Teşhis konulduktan sonra hastayı neler bekliyor?

    Meme kanseri, günümüzde multidisipliner yaklaşımla tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul ediliyor. Bu nedenle tedavinin başlangıç aşamasında hem cerrahinin ve tıbbi onkolojinin hem de radyasyon onkolojisinin görüşü alınmalı ve tedavi varılan uzlaşma sonrası planlanmalı. “Meme kanseri, memenin kaybedilmesine neden olur” önermesi günümüzde geçerliliğini yitirmeye başladı. Çoğu hastanın memesi korunabiliyor ve cerrahi sonrası gerçekleştirilecek radyoterapi ve kemoterapi sayesinde ciddi başarılar elde edilebiliyor. Meme koruyucu cerrahi için uygun olmayan hastaların bir bölümüne ameliyat öncesi kemoterapi veriliyor ve tümör boyutunda küçülme sağlandığında meme koruyucu cerrahi uygulanabiliyor.

  • Meme kanserinin kitle dışındaki belirtileri neler?

    Ele gelen kitleler dışında meme derisinde çöküntü, ödem, meme başında giderek artan simetri bozukluğu ve meme başında içeri çekilme, kadının genel cerrahi uzmanına başvurması için yeterli nedenler. Kendiliğinden olan kanlı veya renksiz memebaşı akıntısı için de meme konusunda deneyimli genel cerrahi görüşü alınması uygun bir davranış.

  • Tedavinin yan etkileri var mı?

    Meme kanseri için gerçekleştirilecek ameliyatların bazı komplikasyonları olabiliyor. Ancak bu sorunların çoğu bir kısmı küçük sorunlar ve kısa sürede giderilebiliyor. Yara yerinde kızarıklık ve akıntı olması veya ele gelen bir şişkinlik olması halinde ameliyatı yapan cerraha başvurulmalı. Ameliyat tarafındaki kolda oluşabilecek şişlik de önemsenmeli ve yine hekime başvurulmalı. Kemoterapi alan hastalarda ise verilen ilaçlara bağlı oluşabilecek tedavinin yan etkileri daha tedavinin başında tıbbi onkolog ile tartışılmalı ve gerekli önlemler alınmalı. Hormonal tedavi alacak hastalarda da bu tedavinin yaratacağı yakınmalar göz önüne alınmalı. Radyoterapi alması uygun olacak hastalar da benzer şekilde onları bekleyen sorunları daha tedavi başlamadan radyasyon onkologları ile konuşmalı.

  • Tedavi süresi nasıl belirleniyor?

    Tedavinin içeriği ve süresi, kanserin evresine ve hastanın sunulan yöntemler arasından yaptığı seçime göre değişebiliyor. Meme kanserinin tedavisi için standart bir süre yok. Her hastanın tedavi protokolü ve süresi, tanıdan sonra multidisipliner değerlendirme sonucunda hastaya özel belirleniyor. Ayrıca süre, klinik yanıta göre tedavi içerisinde de yeniden planlanabiliyor. Tümörün hormon reseptörüne sahip olması koşulunda başlanan hormon tedavisi için ise uygun süre en az beş yıl.

  • Memesi alınan hastalarda neler yapılabiliyor?

    Gerçekleştirilen tedavi planına göre memesinin tamamının alınması kararı verilen hastanın uygulanacak cerrahi öncesi konuyu mutlaka plastik rekonstrüktif cerrahla konuşması gerekiyor. Yapılacak cerrahiyle eşzamanlı veya tedavi sonrasında yapılabilecek ayrı bir cerrahi müdahale ile yeni bir meme yapılabiliyor. Hastanın kendi dokusundan veya sentetik malzeme kullanılarak yapılan bu girişimler artık tedavinin bütünü içerisinde değerlendiriliyor ve çoğu hasta tarafından tercih ediliyor.

  • Meme kanseri tedavisinden sonra bu hastalıkla baş etmek için neler yapılabiliyor?

    Meme kanseri östrojen bağımlı bir hastalık olduğu için hastaların mümkün olduğunca östrojenden uzak durması son derece önemli. İleri yaştaki kadınlar için östrojen alımında en olası yol, menopoz sonrası başlanan hormon yerine koyma tedavisi (HRT). Östrojen hormonunun yanı sıra progesteron da içeren kombine tedavilerin sadece östrojen içeren tedavilerden daha riskli olabileceği düşünülüyor. Bu nedenle tıbbi gerekçeler olmadan hormon kullanılmaması gerekiyor. Alkol tüketimini azaltmak ve sigarayı bırakmak daha sağlıklı bir yaşam elde edilmesine katkıda bulunuyor. Günümüzde nitelikli beslenmenin de ne kadar önemli olduğu kanıtlanmış bulunuyor. Uygun düzeyde spor yapmak ve yorgun hissedildiğinde dinlenmek de anlamlı. Hastanın kendisini iyi hissetmemesi halinde yardım alması gerekiyor. İlk olarak tedavi ekibinin bir parçası olan meme sağlığı klinik hemşiresine başvurulabilir.

  • Destekleyici tıbbın katkısı olur mu?

    Planlanan tedavi süresince izleyen hekimlerin onayı olmadan herhangi bir madde kullanılması doğru bulunmuyor. Kullanılacak ilaçlar ve bitkisel maddeler verilen tedaviyle uyumsuzluk gösterip yan etkilere neden olabiliyor ve verilen tedavinin etkinliğini azaltabiliyor. Yoga ve meditasyonun tedavi sürecini olumlu yönde etkilediği konusunda artan bir inanış olsa da net bir şey söyleyebilmek için yeterli kanıt bulunmuyor.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 10 Ekim 2023 Salı Yayımlanma Tarihi: 20 Haziran 2019 Perşembe

İletişim

Güvenlik Kodu

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

YUKARI
İçindekiler
Size ulaşmamızı ister misiniz?